Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değildir (Öğretmen,4.bölüm)
Yazar: Şeyma BULUT
Öğretmen bittiğinde bir rahatlama ile kalktım televizyonun karşısından bu hafta. Oyun şimdi yeniden başlıyor. İlk bölümden bu yana iyi mi kötü mü anlamadığım Akif öğretmenin rengi biraz netleşti. Başına gelenler, yaşadıkları o kadar kötüydü ki doğru ve yanlış birbirine geçmişti onun için. Bir şeyler yapması, gerçeği ortaya çıkarması gerekiyordu. Belki direkt kendisi gitse polise, şahit yok, delil yok ispat edilemeyecek; dosya da kapanacaktı. Bu sebeple de böylesine korkunç bir planı harekete geçirdi.
İlk yazımda eğer ters köşeye yatarsam bunu seve seve karşılarım demiştim. Şimdi tam o noktadayım. Akif’in adım adım planladığı her şey bana külliyen tersti. Yaptığı düpedüz zorbalıktı. Yani çok da haksız sayılmam ama değil mi? Kim bir grup öğrenciyi rehin alan bir deliye normal gözle bakabilir ki? Ben de bakamadım açıkçası. Pek tabii kafamı karıştıran şeyler de yok değildi, özellikle Metin Müdür’ün bu işin içinde olması, Akif’in planıyla ilgili beni karmakarışık eden çok önemli bir detaydı. Bir emniyet amirinin böylesine bir plana iştirak etmesi bana hiç mantıklı gelmemişti, ta ki bu haftaya kadar. Zira onlar büyük bir çetenin peşine düşmüşler: Sur Çetesi’nin.
Geçtiğimiz hafta “Oyun kurucu kim?” diye bir soru sormuştum. Aslında ilk bölümden beri kafamdaki soru işaretiydi bu. Zira mesele sadece bir gencin intiharı değildi. İşin içinde kaza süsü verilerek öldürülmek istenen bir öğretmen vardı. Zeynep ve Rüya’nın hikâyelerinin bir noktada kesişmesi lazımdı ve sanırım artık o noktayı gördük. Bu iki genç kadının başına ne geldiyse ardında aynı insanlar var. Biraz bilindik bir hikâye ya da avukat olduğum için bana çok tanıdık diyeyim daha doğrusu. Özellikle uyuşturucu ile uğraşan çeteler maddi durumu kötü ve sabıkası bulunmayan gençleri kullanmak isterler. Hem gözlerini korkutmak kolaydır hem de dikkat çekmez bu çocuklar. Sur Çetesi de bu sebepten Küçükkapı Lisesi’nin etrafına çöreklendi. Hedeflerindeki kişi Rüya’ydı. Onu almak için de yine bir başka zayıf halkayı seçtiler: Ateş.
Ateş en başından beri Rüya’nın olayına intihar olarak bakıyor. Bu yüzden de Akif’e “Zayıftı” dedi. Ama ben aslında durumun çok daha farklı olduğunu düşünüyorum. Ateş özünde iyi ve merhametli bir çocuk. Kendi yaptıkları nedeniyle arkadaşının kendini öldürdüğünü düşünse bunu kaldıramayabilir. Bu yüzden bilinçsizce reddediyor bu durumu. Ona göre Rüya kendisini öldürdü. Olayın kendisiyle alakası yok. Ayrıcaaaa Akif, Ateş’in Rüya’ya bakışı hakkında söylediklerinde de haklıydı. Kıskandı onu. Zira ikisinin de hikâyeleri benzer aslında. Bir spor dalında yetenekliler, aileleri zor durumda ve onlar herkesten çok çalışmak zorundalar. Rüya, yolundan bir adım geri atmayarak hedefine giderken Ateş vazgeçmek zorunda kalmış. Doğrudur, yanlıştır tartışmıyorum ama özünde olan bu. Ancak bunu kesin olarak söyleyebilirim o Rüya’ya direkt zarar vermek istemedi. Aksi hâlde, onu kurtarmak için yaralanmayı göze almazdı. Bu tür çetelere bir kere elini kaptırınca maalesef geri dönüşü çok zor oluyor. Kim bilir? Belki de Zeynep’in başına gelenlerden de haberdardır bir şekilde. Zamanla göreceğiz sanırım.
Diğer yandan Zeynep de bir şeyler öğrenmişti kazadan önce. Elindeki dosyayla polise gidip her şeyi anlatacaktı. Bu dosyadaki öğrenci Rüya mı yoksa başkası mı bilemem ama failleri artık aynı, ona eminim. Ateş, Rüya’yı ilk kez çeteye götürürken, adamlardan biri “Bu hoca da her şeyi bize ihale ediyor” dedi. Bu çetenin eli kolu ne kadar uzun, kimlere temas ediyor bilemiyorum, elbette. Hâlâ o kısım biraz bulanık. Ancak bu sözlerden içeriden birinden yardım aldıkları çok net ama bu sürekli önümüze atılan “idareci” mi, yoksa başka biri mi var bilemiyorum. Sanırım bu konuda keskin olmadan önce biraz daha bekleyip izlemem gerekecek. Yine de uzun zamandır aradığım bir sorunun cevabını almanın da mutluluğunu yaşadım. Hikâyenin başından beri etrafında döndüğü iki kadının yaşadıkları kesinlikle tesadüf değildi.
İki olayı üst, üste koyunca Zeynep ve Rüya’nın başına gelenlerin suçlularının aynı isimler olduğu aşikâr. Böylelikle Akif’in ortaklarının neden bu işe gözü kapalı girdiklerini de anlamış oldum. Zira ortada öğrencileri hedef alan büyük bir örgüt var ve onların yakalanması için bir şeyler yapılması şart.
Öncesinde sadece Akif’in ve birkaç kişinin bildiği gerçeği artık Yılmaz komiser de biliyor. Zira Akif, Ateş’le olan hesaplaşmasını canlı yayında dinletti ona. Buradan da amacının bu adamları yakalatmak olduğu gün gibi ortada.
Akif en başından beri bir korkutma stratejisiyle öğrencilerine baskı yaptı. Asıl amacının ne olduğunu bilmiyorduk. Zira her şeyin cevabı ondaydı. Her sırra vakıftı. Tek tek itiraf ettiriyordu ama ne sonuca bir etkisi vardı ne değişim yaşanıyordu. Bu hafta işte o değişim başladı. Çete lideri, Akif’in başarılı planı sayesinde yakalandı ve tam bu sırada Gizem’in sözleri aydınlanmama sebep oldu: Akif hoca her şeyi bizim için yapıyor. Aslında ekran karşısından kalktığımda ben de öyle düşündüm. Bunu düşünmeme de Tuğrul sebep oldu.
Ben yanılmışım, Tuğrul bu işin içinde değilmiş. Akif masum olduğu için onu seçti. Ancak ona ne anlattıysa kendi safına çekmeyi başardı. Öyle ki okulu havaya uçurup herkesi korkutan hocasına inanmış. O zaman belki de en başından beri öğrencileriyle hiçbir derdi yoktu. Kendi bildiklerini ispat etmek için onları kullandı sadece. Bir noktadan sonra en azından masum ve pişman olanların onun yanında olacağını düşünüyorum ben. Burada kafamı karıştıran iki kişi var biri Selin diğeri de tuvalette sosyal medya mesajları yayınlayan öğrenci.
Sur Çetesi’nin lideri yakalandığında boynunda bir kolye vardı. Aynısını Selin’de de gördüm. En başından beri de en çok sesi çıkanlardan biriydi bu kız. Klasik suçlu psikolojisi olarak düşünüyorum aslında. En güçlü savunma saldırıdır. Herkese saldırdı ama Akif henüz ona çevirmedi oklarını. Ancak her şeyi bilen Akif’in bunu bilmediğini sanmıyorum. Bana kalırsa sırası gelmedi henüz. O an geldiğinde, Selin’i de diğerlerine yaptığı gibi, konuşturacaktır.
Ayrıca şu mesaj atan her kimse, Akif’le çalıştığına da eminim. Nasıl mı? Okulun her yanını izliyor bu adam. Öyle birini gözünden kaçırmazdı. Akif bu çeteyi ortaya çıkartırken orada olan her şeyi yazıyor bu kişi. Bu çete ve onlara yardım edenler nasıl Rüya’yı bir tuzağa çekip sosyal şiddetle sonunu hazırladılar. Pekala Akif de bunu yapıyor olabilir. Önce bildiklerini öğrencileriyle ispat etmeye başladı. Bir yandan da olanları medyaya taşıyor. Zaten kimseyi öldürmediği için bir örgütü de çökertmesine yardım ettiğinden Yılmaz’ın ona olan bakışında değişim olacağı aşikâr. Zira korkunç bir katil olarak gördüğü eylemci, büyük bir suç örgütünü gözler önüne serdi. Bundan sonraki adımları tahmin etmek imkânsız. Yılmaz gibi ben de Akif’in zihnine giremedim çünkü. Yalnız Gizem’in, Akif’in kimseyi öldürmediğini sınıfa ilan etmesi Akif’in planlarını bozdu diye düşünüyorum. Onun henüz konuşturacağı öğrenciler ve açığa çıkaracağı gerçekler vardı. Artık daha önceki yöntemiyle bunu yapması mümkün değil, yeni bir yol bulmak zorunda ama hastalığının giderek artması ve bölümün sonundaki baygınlığı da öykünün başka bir yere kayacağını gösteriyor. Öğretmen’de hikâye manevra yaptı ve bundan sonra neler olacağını bende merakla bekliyor olacağım.
Tüm ekibin yüreğine sağlık. Haftaya görüşmek üzere.