Yazar : Şeyma BULUT 

Sevmek, insanın kendi kendisini aşmasıdır der Oscar Wilde. Ben de sevginin insan egosuyla ters orantılı olduğunu düşünüyorum. Bir insan birine değer vermeye başladıysa egosundan da ödün vermeye başlar bana kalırsa. Bu sebeple birini sevebilmek, sevdiğin kişi tarafından da seviliyorsan şayet dünyanın en güzel hadisesi oluverir. Ali, kocaman yüreğinde daha ilk andan beri Nazlı’yı apayrı bir yere koydu. Bu nahif kızın da ona çok değer verdiğini elbette biliyorduk ama aynı hisleri taşıdıklarını görmek bir bahar esintisi hissi uyandırdı bende. Zira bana kalırsa sevmek hem de karşılıklı sevmek bu evrenin mucizesidir.

Mucize Doktor’da bu duygunun varyasyonlarını çok görüyoruz. Aile, arkadaş, sevgili. Hepsi de işlenirken kalbimi sıcacık ediyor. Bu hafta dizide hepsini gördük dersem de yanlış olmaz sanırım. Aşkı, aileyi, arkadaşlığı; sevginin her insandaki duruşunun ve etkisinin farklılığını izledim. Her zamanki gibi duygudan duyguya seyahat ederken hepsinin üstünde Ali Vefa’nın hesapsız, tam güven duyarak kendince çok sevmesine yüreğimi bıraktım. O nasıl güzel sevme hâli?

“Nazlı beni üzmez ki…” deyiverdi insanları ondan daha iyi tanıyan Adil Hocası’na. Onun dünyasında biri, birini seviyorsa üzmez. Zaten insan ilişkilerinde sorun yaşamasının en temel sebebi bu değil mi? Bizlerin yaşadığı duygusal karmaşaları, insanın hem siyah hem beyaz yüzünün olduğunu anlayamıyor bu yüzden. Nazlı, Ali’ye duyguları olmasına rağmen bununla yüzleşmekte zorluk yaşıyor. Bunda birçok etmen var. Üzülmekten korkma, kırılma, karşılıksız olması gibi. Ali’de bu karmaşalar olmadığı için hislerini kolayca anlatabiliyor. Bana kalırsa hayatımızı biz zorlaştırıyoruz. Seviyorsan söyle, kızgınsan göster; hayatı erteleme işte değil mi? Ama yok illa zor yaşayacağız, her şeyi zor yoldan kabulleneceğiz. Bu sebepten Ali’ye gıptayla bakıyorum ben. Ayrıca onun iletişim sorununun sadece olumsuz durumlar için geçerli olduğunu düşünüyorum ben. Pozitif bir şey, yapması gerekiyorsa diğerlerinden de iyi yapıyor bunu. Bu hafta bir organ bağışı meselesinde hasta yakınını kimsenin yapmayacağı şekilde anlamadı mı? Zira onda o kaos yok. Abin var, seviyorsun; kurtarma ihtimalin var, kurtar işte demek istedi. Abisi gibi çocuklar ölmesin diye cerrah olan bir çocuğa anlatamazlardı zaten, şirketmiş, yaşanmışlıklarmış… Seviyorsan gereğini yapman lazım. Onun temiz dünyasında olan tek şey bu. Sevgi dünyanın en güzel duygusu ve yaşayın, imkânınız varken ihtimalleri bırakın deyiverdi o güzel kalbiyle. Ah Ali Vefa, ah! Ne de güzelsin sen.

Diğerleri ise Ali kadar olamıyorlar maalesef. Ferman ve Beliz, Gülin, Selvi ve diğerleri. Hepsi sevdiklerini kaybedince aşklarını, sevgilerini hatırladılar. Hatta şaşıracaksınız ama bence sevdiğini söylemek hususunda Ali’yle aynı noktada olan sadece Açelya ve Kıvılcım var. Kıvılcım’a sinir olsam da sevdiğini söylemek, hissettiğini yaşamak konusunda çok dürüst bence. Kafası karışık Beliz’e seviyorsun, git kurtar ilişkini diyerek aşkın önünde sorunların ufacık olduğunu ne güzel göstermedi mi? Zaten kim Kıvılcım kadar iyi anlayabilir ki sevdiğiyle sınanmayı. Ona birçok şey diyebilirim ama kaybettiği adama olan sevgisine inanıyorum. Bazı durumlar vardır, yaşamayan asla anlamaz. Kıvılcım’ın da öyle bir acısı var; sevmiş ve kaybetmiş. Düşünsenize her güne beraber uyandığın, her şeyi birlikte yaptığın insan yok artık. Herkes sanır ki sevgilinin ölmesinden sonra yaşanan acının tek sebebi onun gitmesi. Elbette o da etkiler ama o boşluk bitirir insanı. Günden güne büyür, büyür ve seni de içine çeker. Bu yüzden de sevdiklerini kaybetmeyen insanların saçma sebeplerle sorun yaşamaları boş gelir, o acıyı bilenlere. Kıvılcım’a da Beliz’in tavrı öyle geldi. Aklını başına al ve sevdiğine sahip çık dedi. Henüz vakti varken nefes alıyorken bunu herkes yapmalı. Zira hayat ufak tefek şeyleri sorun edip üzülecek kadar uzun değil.

Açelya da ilk baştan bu yana asla yan çizmedi. Demir’i sevdi ve her hareketiyle gösterdi. Ertelemedi, içine atmadı. Bu cesareti de ona sevdiğini getirmedi mi? Açelya’ya yer yer kızsam da son zamanlarda en sevdiğim karakterlerden biri o. Açelya, düşünceli bir kız. Belki bunu tam gösteremiyor ama öyle. Ali’nin geçirdiği kriz sonrası otizmlilerle ilgili araştırma yapması, Nazlı’nın içinde bulunduğu karmaşayı ilk onun fark etmesi ona “düşünceli” dememi sağlıyor. Bana kalırsa onun içinde nahif bir kız var ama pek gösteremiyor. Demir’e sevgilim derken Nazlı’ya, sevdiğini göster mutlu olacaksın demeye çalıştı aslında. Bu hareketiyle tüm negatifliği gözümde silindi. Açelya canım sen hep böyle devam et olur mu demekten kendimi alamadım.

Açelya her ne kadar bağıra bağıra göstermeye çalışsa da Nazlı bir türlü kabul etmek istemedi. Arkadaşının da dediği gibi birinden etkilendiğini söyleyecek cesareti yok. Nazlı anlayamadığım bir şekilde korkuyor duygularından. Bana soracak olursanız insan vakti varken hislerini ötelememeli, risk almalı. Korkarak yaşayanlar bu hayatı hep uzaktan izler diye düşünürüm ben. Bu hafta hasta hikâyelerinde çok güzel mesajlar verildi. Mesela sevdiğinle altı ay daha geçirmek için, bir ayını riske atan bir kadın gördüm. İşte sevgi bu. Korkmadı, yaşayacak bir ayım var, ya olmazsa demedi. O riski göze aldı. Sevginin harika bir anlatılışı diye düşünüyorum.

Ders niteliğinde bu yaşananlar Nazlı’ya hakikati ve aslolanın sevgi olduğunu gösterdi diye düşünüyorum. Arkadaşına Ali’yi anlatırken aslında bir yandan da onun kendisine nasıl iyi geldiğini, kendisini nasıl mutlu ettiğini anlatıyordu. Sonunda kafasına bir şeylerin girmesine memnun oldum. Hem nasıl anlamasın ki? Ali onu herkesten fazla önemsiyor, her hareketini bilgisayar gibi kaydetmiş ve bunu yaparken ufacık bir art niyet beslemiyor. Bunlar kendisinin de göreceği şeyler. Göremediğiyse Ali, üzülse de bunu duygusal bir kıskançlığa vurarak kırmıyor. Başkasıyla yemeğe çıkacağını söylediğinde tepki bile vermedi. Zira onda böyle bir kod yok. Başta da dediğim gibi dünyasında olmayan bir duygu bu. Seven, sevdiğini üzmez. Altını, üstünü araştırmaya gerek yok. Umarım Nazlı da bu çizgide kalır ve içindeki duyguları söyleyebilir. Onlar gibi içinde iyilikten başka bir şey olmayan iki insanın, yürek yüreğe vermesi kadar güzel bir şey olamaz. Nazlı ne söyler bilmiyorum ama yanında yaşanan hikâyenin ardından söyleyeceğini düşünüyorum.

Mucize Doktor‘da bu hafta sevmenin birçok hâlini izledim. Nasıl ki bir elin her parmağı eşit boyutta değil, duygular da her bünyede farklı cereyan ediyor işte. Birbirinden farklı insanların sevgiye nasıl tepki verdiklerini görmek bir anlamda ders gibiydi, benim için. Sevdim, ruhuma iyi geldi. Bu dizide her hafta bir duyguya her insanın verdiği değişik tepkiler o kadar güzel anlatılıyor ki bölüm nasıl başladı, nasıl bitti anlayamıyorum bile.

Tüm ekibin yüreğine sağlık. Yazıma Ataol Berhamoğlu’nun bu güzel dizeleriyle son veriyorum. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Severken hiçbir böcek
Hiçbir kuş yalnız değildir.
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Related Article

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.