Yazar: Şehriban Simay Demir

Geçen haftayı hem kendini affettirmek hem de Zeynep’in ağzından duyduğu Faruk’la ilgili durumun aslını bilmek isteyen Mehdi’nin her şeyi öğrenmesi ile bitirmiştik. Zeynep, Sakine’nin yalanlarında boğulurken Mehdi ile aralarındaki tek bağ da kopmuş oldu ve geride Zeynep’in ona karşı hissettiği kocaman bir utanma duygusu kaldı.

Mehdi’ye göre Zeynep, onun aklı ile oynamış, ailesi ile birlikle onu kandırmıştı. O göründüğü gibi olmayanlar sınıfına girince “Bu devirde kimse göründüğü gibi değil!“ deyiverdi. Aslında bu sen tanıdığım Zeynep değilmişsin, cümlesinin bir başka versiyonuydu.

En başından beri terk edileceğinden o kadar emindi ki Mehdi… Bu yüzden Zeynep onu terk etmeden o Zeynep’i terk etti. Aslında kendisine acıyan bir adam o. Mutlu olamayacağını, hayatta hep kaybedeceğini düşünüyor. Kuzenine “Biz kaybeden adamlarız; biz kim, mutlu olmak kim!” diye dillendirmişti bu düşüncesini. Zeynep’in hayatında yer edinememek, o hayatın bir parçası olamamak gerçeği onun canını acıtınca belki de ilk kez acı çekmemek için birisini terk etti. Ama anladığımız kadarı ile bu onun ilk terk edilişi olmayacaktı. Onun kendisine acıma duygusunu fedakârlıkla perdelediğini, şefkatle, merhametle, koruma ve kollama duyguları ile kapattığını anladığımızda derinlerdeki yarasını hissedebildik. Himayesine aldıklarıyla, ki en başında Kibrit geliyor, içten içe bu duygusunu gizliyor, onların yaralarına merhem olmaya çalışıyor ve bunu farkında olmadan sırf insanlar onu terk etmesin diye yapıyor.

Mehdi’de geçmişten gelen bir kaybetme, terk edilme korkusu var. Şu ana dek Mehdi’nin doğduğu evin onun kaderini nasıl şekillendirdiğini pek göremedik ama bir “baba” sorunu olduğu açık ve bu yara, Mehdi’nin kimliğini etkiliyor. Muhtemelen babası mahalleyle ilgilenip evi ihmal etmiş, bu karı koca arasında sorun oluşturmuş ya da tema tersi Zeliha’yla yaşadığı olumsuzlukları ondan kaçıp mahalleyi sahiplenmekle örtmüş. Zeliha kocası için “Benden mi kaçıyordu bilemedim.” dediğinde Mehdi’nin babasının evden uzaklaşmasını annesinden bilmesi de mümkün çünkü annesine “Bunu da mı söylüyorsun babam için?” tepkisini verdi. Zeliha, dizideki kadınların içinde en aklı başında olanı gibi görünse de oğlunu gerçekten çok sevse ve özünde anlasa da Mehdi ile sıcacık bir anne – oğul ilişkilerinin olmadığı da açık. Bunun alt metninde Mehdi’nin babası için belki de annesini de alttan alta suçladığını düşünmüyor değilim ama Mehdi, hâlâ o kadar kapalı kutu ki onun derinine Zeynep gibi rahatça inemiyoruz şimdilik.

Onun sevilme ihtiyacını ve terk edilme korkusunu görmemek mümkün değil. Mehdi, bilinçaltında babası tarafından terk edildiğini düşünüyor, buna inanıyor muhtemelen. Yalnız kaderin kendisini tekrar ettiğini düşünen ve dillendiren Mehdi’nin, babası mıydı kastettiği işte bu henüz belli değil. O geçmişte ne tecrübe etti henüz bilmesek de hayal kırıklıkları bu gününü etkiliyor, yaşadıkları geçmiş travmalarıyla yeniden yüz yüze gelmesine sebep oluyor. Terk eden kim olursa olsun sonuç değişmiyor, geride kalıp el sallayan o olduğunda canı çok acıyor Mehdi’nin. Zeynep’le tartışırken kullandığı bir cümle benim çok dikkatimi çekti: “Sen beni hiç mi görmedin, hiç mi tanımadın?” Ne ironiktir, Zeynep’i tanıdığından beri yapmaya çalıştığı tek şeydi bu: Kendini ona doğru bir biçimde anlatmak… Çünkü şu an istediği tek şey Zeynep gitmesin, onunla kalsın… İyi ama o, Zeynep’e karşı ne hissediyor da gitmesin istiyor? Bunun cevabını Mehdi bile henüz kendi içinde netleştirebilmiş değil. Sadece biri onu olduğu gibi, geçmişine bakmaksızın bu hâli ile kabullensin istiyor, karşılığında o da bütün hayatını verecek! Şimdi bu sevgi değil de ne, diyebilirsiniz. Bu sevgiyse bile henüz adı konulmamış bir sevgi, bilinçsiz. Çünkü onun şu an sadece Zeynep’e ihtiyacı var o kadar ama bu ihtiyacı da dillendirecek adam değil Mehdi. Zeynep’in karşısına çıkıp “Ne yaşandıysa yaşandı, bize bir şans ver, birlikte bir hayat kurmayı deneyelim!” diyemez çünkü yıllardır ördüğü duvarları ve çok şiddetli bir gururu var. O sadece içten içe, kafesinin kapısını açtığı Zeynep’in her şeye rağmen orada kalmasını umut ediyor, hepsi o.

Zeynep, Mehdi her şeyi öğrendiğinde hiç beklemediğim kadar çok üzüldü, yıprattı kendini. İster istemez kafamda, neden bu kadar çok etkilendi sorusu dönüp durdu. Utandığı için, onu istemsizce de olsa kırdığı için ya da onun deyimiyle Mehdi çok iyi bir insan olduğu için mi? Peki, bu sebepler bir insanı sabaha kadar uyumadan beklemek için yeterli mi, ya da hiç düşünmeden gecenin bir vakti tamirhanesine gitmek için. Tahminim odur ki bunların hepsi var ama özünde ona değer verdiği, önemsediği için, kocaman kalbinde bana da bir yer verir düşüncesinde olduğu ama en çok da kendini o kalbe sığdıramadığı için bu kadar üzüldü Zeynep. O; Mehdi onu sevsin, sahiplensin istedi, sığınacak bir gönül arayan kayıp bir çocuk gibi.

Zeynep’in bu kadar çok etkilenmesi bir kez daha onun gerçekte neye ihtiyacı var sorusunu sordurttu bize. Sevilmek istiyor o, öyle ki Mehdi’nin ailesi bile kendisini sevsin derdinde. O hayatı boyunca kendinden sevilecek bir insan yaratmaya çalışmış. “Eğer beni severlerse terk etmezler bir yuvam olur, bir evim olur!” diye didinip durmuş. Ama Zeynep’in ihtiyacı olan şey gerçekte bu değil, onun kendi hayatının kontrolünü eline almaya ihtiyacı var aslında. Herkes onu bir yere çekiştiriyor, herkes ona kendi doğrusunu dayatıyor. Zeynep bunu biliyor, görüyor ama karşı çıkacak gücü yok ya da Emine’ye söylediği gibi ‘beni sevmeyecekler’ korkusu onu ele geçiriyor. Emine, Zeynep’i tam olarak anlayamasa da onunla empati kuramasa da onu çözdüğünü düşünen tek kişi şu anda fakat ona akıl hocalığı yapacak durumda değil zira o da yaşayamadığı hayatı Zeynep yaşasın derdinde olduğu için hıncını öfkesini kustu sadece. Nermin, Sakine, Emine, Faruk onu sevseler bile bu duygunun bedelini çok ağır ödetiyorlar, hayatına hükmetme hakkını görüyorlar kendilerinde. Bu noktada herkese hep kendini sevdirmeye çalışan Zeynep, bir tek Mehdi de başarılı olamadı, içindeki utançla kalakaldı. Ancak bir şeyin farkında değil. Etrafındaki herkesin ona yaptığı, dayattığı şeyleri o bilinçsizce, farkına varmadan ona yapıyor. Herkes nasıl kendi doğrusunu kendisine dayatıyorsa o da Mehdi’ye dayatıyor. Sabaha kadar evde Mehdi’nin gelmesini bekliyor ve “Gelseydi, oturur konuşurduk belki de böyle olmazdık.” diyor, gece yarısı kalkıp tamirhaneye gidiyor, Mehdi’yle konuşabilmeyi arzuluyor ama içeri adım atamıyor. Ona karşı kendi atmaya çalıştığı adımları hep yarım ve eksik bırakıyor ama Mehdi onun için savaşsın istiyor, bilinçsizce. Çünkü o, onun için savaşan insanlara alışık. Sakine de Nermin de hatta Faruk da onu kaybetmemek için mücadele ediyorlar, kendilerince. Bu mücadeleyi Mehdi’de “kendi istediği biçimde” görmediğinde de Mehdi’nin onu yüreğine almadığını düşünüyor, haklı olarak.

İki tarafın da endişesini, ihtiyacını ve korkusunu bilen ve izleyen bizler için ne yapmaları gerektiğini, nasıl davranmalarının iyi olduğunu söylemek çok kolay ama tamirhane kapısından Zeynep’in kendisini izlediğini bilmeyen Mehdi’nin ya da onun “Gitmesin istiyorum!” diye düşündüğünü bilmeyen Zeynep’in “Ayrılık dışında bir yol arayalım!” noktasına gelmeleri çok zor. Aslında Zeynep’in Mehdi’ye, Mehdi’nin ise Zeynep’e ihtiyacı var. Zeynep karmakarışık, hislerinin adı yok. Mehdi ise yavaş yavaş içe dönmeye bastırdığı çocukluk duygularıyla yüzleşmeye başladı. Yani özünde daha kendilerini bulamamış iki insan var karşımızda, duygularını anlamak ve adlandırmak için de zamana ihtiyaçları var.

Bana sorarsanız ikisinin de görmesi gereken tek şey, öncelikle Zeynep’in hayatının kontrolünü eline almaya ihtiyacı olduğu. Zeynep, hayatının sahibi olabilirse Mehdi’nin yaralarına da iyi gelmeye başlayacaktır ama çevresinde “sevgi adına” onu didikleyip duran bu kadar çok insan varken bunu nasıl yapacak, işte onu ben de bilmiyorum. Bakalım Zeynep ve Mehdi kendi hayatlarının içinde kaybolmuşken çevrelerine nasıl tepki verecekler hep beraber izleyip göreceğiz.

Haftaya görüşmek üzere…

 

Related Article

Bir Yorum Yazarak Siz de Katkı Sağlayın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

1 Comments

  1. Anonim 3 Şubat 2020

    Başlarda iyidi ama şu an saçmaladı..nesli ne öyle kuru iğrenç ama engin akyürek iyi bir oyuncu..