İNADINA AŞK 17. Bölüm
Yazar: Sinem ÖZCAN
Yalın, ilk kez “Aşk biter! Yerini ondan daha sağlam şeyler alır!” dediği günden beri hep “Haklısın!” dedim durdum, içimden. “Sonuna kadar haklısın!” Yıllar önce okumuştum rahmetli Meral Okay’ın röportajında o ünlü satırları “Aşk bir çılgınlık hâlidir!” diyordu. Gerçekten de öyle. Allah’tan ki çok uzun sürmüyor, Allah’tan ki bir süre sonra yerini çok daha sağlamı, çok daha sakini ve çok daha güvenlisi olan “Sevgi” ye bırakıyor. Zavallı Yalın da baştan beri bunu anlatmaya çabaladı durdu, etrafındaki herkese ama gel gör ki “Y” kromozomu özelliği olan “ dam derken duvar” demek hastalığı yüzünden “Aşk biter!” sözünün gerçeğini bir türü kavratamadı başta Defne’ye sonra etrafındakilere… Hâlbuki “biter” yerine “değişir” demeyi becerebilseydi, bu bölümde olduğu gibi güzel güzel açıklayabilseydi onunkinin sadece terk edilme korkusu olmadığını anlayacaktı Defnecik!
Ne doğru sözdür; Aşk, insanları bir araya getirir ama bir arada tutmaya yetmez! ( Senaristlere yine, yeni ve yeniden bir kocaman alkış daha) Aşktan çok önemli şeylerle bağlanır insanlar. (Yalın bu bölüm benim ağzımdan konuştu durdu sanki) “Biz, birlikteyken iyiyiz!” işte ana konu bu! Birlikteyken iyi olmayı başarabilmek…
Şimdiiiii, felsefeden yoruma dönüyor veeee birlikteyken iyi olan oyuncuları ve birlikte çok iyi oldukları belli olan senaristleri bir kez daha kutluyorum.
Bu bölüm en sevdiğim yer hiç kuşkusuz Çınar’ın tavrıydı. Nasıl da özlemişim gündelik hayatın döngüsünde normal davranan insanları ben dizide görmeyi ya! Bu güne kadar benzeri durumlarda ne gördük? Şantaja maruz kalan erkek/ kadın bunu kimselere söyleyemez. Şantaja boyun eğer ve aşkını terk edip kendi hayatını da zindana çevirecek bir karar verir. (Klasik Türk senaristinin “dram” algısı budur çünkü) Oysa böyle durumlarda reelde insanlar birbirlerinden yardım ister, kendi başına çözemiyorsa güvendiklerine gider. Demek ki neymiş? Günlük hayattaki gibi de yazılabiliyormuş, o zaman da izletiyormuş dizi kendini. (“Şimdi kimse bana ama bu dram değil, komedi” demesin rica ederim. Yerli komedilerdeki zırvalıkları konuşmaya hiiiiiiççççç başlamak istemiyorum)
Çınar’dan gelen müthiş güzel atakla başladığım bölüm Yalın ve Defne’nin zirvedeki barışmalarıyla bitti. (Yine kimseler alınıp gücenmesin. Hoooş alınıp gücenenlere de “umrumda değil” diyorum ya) Benim çok uzun zamandır gördüğüm en iyi işlenmiş dizi kahramanları kendileri. Her şeyden önce “KONUŞUYORLAR” Sorunu “trip”le, yanlış anlamalarla, bakışıp konuşamamalarla yaşamıyorlar. Adam gibi konuşuyorlar çünkü “Sevgili” olmak bunu gerektirir. Ayrıca aralarındaki uyum ve iki oyuncunun da giderek birbirlerine daha çok evrilip tam bir ikili olmaları çok daha doğal bir çift yarattı. Dokunmaları doğal, bakışmaları doğal, öpüşmeleri doğal, kavgaları doğal…
Başta diziyi bu muhteşem çizgide yürüten sevgili senaristciklerim, izlerken insanı krize hiç sokmayan çok değerli yönetmenim ve bu bölüm için özellikle Defne ve Yalın’a binlerce kez teşekkürler. Bana çok iyi geldiniz….