Erdal Beşikçioğlu Cem Yiğit Üzümoğlu

Bölüm başlamadan gelen, en az yarım saatlik özetlere alışkın olan ben, dün akşam Adı Efsane başlamadan önce televizyonu açık bırakıp içeri geçtim. Amacım özet boyunca işlerimi halledip ilk sahneye yetişmekti. Beklerken Rojda Demirer’in her zaman bayıldığım o huzur veren sesini işittim, birden. “Allah Allah, özetsiz mi girdi bunlar?” diye alelacele ekran başına döndüm ki bambaşka […]

Yeliz Kuvancı Can Yaman

  Yazar: Sinem ÖZCAN 26. bölümün ne zamandır beklediğim Emel – İlyas bölümü olacağı geçen bölümden belliydi. Emel’in duygularının açığa çıkışı yepyeni bir düğümü atacaktı. Attı da hem de sımsıkı… Emel, Tarık’a karşı duygularını sahiplenip dimdik durdu. İnkâra kaçmadan sağa sola sapmadan ajitasyon yapmadan tam da özlediğim tam da görmeyi hayal ettiğim biçimde hem de… […]

Can Yaman

  Yazar: Sinem ÖZCAN İki sahne var ki doya doya izledim öyle geldim yazmaya…(Gözlerim hâlâ yaşlı, ekranı düzgün göremediğim doğrudur.) Geçen bölüm, Tarık’ın yaşadığı şokla bitirmiştik. Hâliyle bu hafta da oradan açtık bölümü. 24. bölüm yorumunda “bekliyorum” dediğim sahnelerin bir kısmı geldi, çok şükür. Diğerlerinin de ayak sesleri duyuldu. O yüzden bölüm boyunca içimi bayıltan […]

Adı Efsane’nin ilk bölümünü beklentimin üstünde bulmuştum. İkinci bölümü de onun getirdiği merakla izlemeye oturdum. Yerli dizilerin kronik problemi ya ilk bölümde beklenenin çok altında kalıyor ya da ilk bölüm temposunu sürdürmekte zorlanıyor. Açıkçası içimde o korku vardı. İzleyici kitlesi konusunda da belirsizlik yaşıyordum ve ikinci bölüm hedef kitleyi netleştirir umudundaydım. Açıkçası %80 cevap aldım […]

  Yazar: Sinem ÖZCAN Oldum olası severim aykırı tipleri, onların derinindeki duyguyu ve dünyayı… Tanıtımlarından önce “Erdal Beşikçioğlu” adını duyduğumda yine bir “sınırda” karakterin geleceğini biliyordum. Tanıtımlar yanıltmadı beni. Formal bir meslekte de olsa “babalık” gibi alışıldık bir sıfatı da taşısa bambaşka bir tipleme çıkacağı belliydi. Cumartesi akşamları benim için ekran karşısına geçmek güç. Malum […]

  Yazar: Sinem ÖZCAN Sandalla denize açılan Adile ve Münir kendilerini ıssız bir adada ( Marmara’da ne kadar olcaksa artık o ) bulurlar, baş başa kalırlar ve eteklerindeki taşları dökerler diye düşünmüştüm. Benim teorim de romantizm içeriyordu ama doğrusu Münir’e bir rakip getirmeyi düşünecek kadar yaratıcı değilim, kabul. Adile ve Münir ilişkisinde bir gelişme olmalıydı, […]

  Yazar: Sinem ÖZCAN Son iki bölümde yaşadığım “Şener zehirlenmesi”nden dolayı geçen hafta yazmamayı tercih etmiştim. Homurdanıp durmak, elinizden gelen bir şey yoksa gürültü kirliliğine sebep oluyor çünkü. 16. Bölümü izleyince “İyi ki yazmamışım geçen hafta!” dedim, kendime. Zihnimi bir hafta dinlendirmek dikkatime de enerjime de iyi gelmiş, izlerken fark ettim. 16. bölümde gözüme ilk […]

  Yazar: Sinem ÖZCAN İlk kez bu hafta bölüm bitiminde yazmakla yazmamak arasında gidip geldim, bir süre. Sonunda iki sahnenin hatırına yazıyı kaleme almaya karar verdim. Geçen bölüm, Itır ve Tarık problemi “geçici” olarak çözülünce biliyordum, bu bölüm pek de etkin bir ağırlıklarının olmayacağını. Yine geçen bölümün finalinden bu hafta yine, yeni ve yeniden bir […]

  Yazar: Sinem ÖZCAN Geçen hafta hâkime fotoğrafları veren ve boşanma davasının sonuçlanmasını isteyen Tarık’ta bırakmıştık bölümü. Bir haftadır Tarık’a saydırmakla meşguldüm açıkçası. Gerekçesi ne olursa olsun, ne denli kırılmış, kızmış, incinmiş olursa olsun bir adamın, hayatının bir dönemini ( şimdi bana ama gerçek bir evlilik değil onlarınki demeyin, sevgileri gerçek ama) paylaştığı bir kadından […]

  Yazar: Sinem ÖZCAN İlk kez yazmaya oturduğumda nereden başlayacağımı bilmemenin tedirginliğini yaşıyorum, bu hafta. Açıkçası öykünün “Şener “ kanadıyla hiiiiççççç ilgilenmiyorum ama gerek Adile ve Münir gerek Itır ve Tarık veeee gerekse yavaş yavaş ayak seslerini duymaya başladığım Emel ve İlyas öykünün kafa patlattığım, duygulandığım ya da gülümsediğim yerleri… Bu hafta, ne zamandır, “keşke […]