Yazar: Sinem ÖZCAN
Dün akşam bölümün başından öyle bir öfke ve hırsla kalktım ki Nefes için hissettiğim acı, diğer duyguları öteleyip ortaya çıkana kadar iki koca fincan kahveyi diplemem gerekti.
Sanırım bende bir tuhaflık var, Vedat’a sinirlenmek kesmiyor beni. Nefes’e, Nefeslere dünyayı zindan eden “gizli” kötüler daha fazla kabartıyor, damarımı. “Vedat psikopat, Vedat sadist, Vedat şerefsiz!” hepsi doğru. Doğru da Vedat niye bu kadar pervasız ve cesur çünkü arkasını toplayan Eyşan var (Abisini öldüreceğini bile bile Nefes’i Vedat’a getiren Eyşan ve yine Nefes’i Vedat’a götürmek için iftira atan Eyşan), çünkü parayla satın alıp susturduğu köpekleri var, çünkü “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyen Mustafa var, çünkü “Ben başımın çaresine bakarım bütün köye zarar vermem!” diye boş hava basan empati yoksunu Nazarlar var, çünkü oğluna kendi istediği kızı gelin almak için bir kadının işkence görmesini umursamayan Saniye kaynanalar var.
Kimse kusura bakmasın, Nefes ve onun gibi nice kadının yaşadıklarından bir tek kişi sorumlu değil. Vedat’ı hiç aklamıyorum, aksine ben de Asiye gibi elimde silah olsa alnının çatından vururum hem de gözümü kırpmadan ne var ki bir psikopata odaklanıp diğerlerine “ama”larla mazeret üretemiyorum ben. Vedat’tan ne kadar tiksiniyorsam Eyşan’dan, Mustafa’dan, Saniye’den de aynı oranda midem bulanıyor
Sanırım genelin aksine Mercan’a kızmayan, onu iki sevdalının arasına giren kara kedi olarak görmeyen bir ben varım. Mercan’ın da bir kurban olduğunu düşünüyorum çünkü. Ona kızmadım ben, acıdım. Kızın bir günahı yok ki… O Tahir’e sevdalı…Bir zaman, bir yerde, bir biçimde yüreği Tahir’e düşmüş. Üstelik bu sevdayla kimseyi rahatsız etmemiş, kimseye oyun, plan kurmamış, kimseye de kötülük etmemiş. O sadece sevmiş. Haaa, sevgisinin Tahir’de karşılığı var mı? Yok. Mercan, sevilmeme acısıyla yaşamak zorunda mı? Evet, onun da kaderi bu! Belki, bu sevdanın farkında olan anası babası; çarıklı Saniye’yle, nohut beyinli Mustafa’yla iş birliği yapıp kızlarını Tahir’in karısı yapmayı başarır ama kızlarını Tahir’e sevdirmeye güçleri yeter mi? Elbette, hayır! Mercan kendi sevdasının bedellerini kendi ödeyecek, yapılacak bir şey yok!
Mercan ve Tahir’in sözlenme sahnesi çok dokundu bana. Mercan’ın her şeyden habersiz mutluluğu, Tahir’in üç kuruş paraya kurban edilişi canımı yaktı. Belli ki Saniye’nin Mercan’ı Tahir’e alma hırsı uzun zamandır sürüyor ama o güne dek başaramamış çünkü Tahir’in Mercan’ı istememesinin Nefes’le bir ilgisi yok. Tahir; abisi, onu Mercan’ın babasına “satana” kadar annesinin isteğini hiç umursamamış çünkü Mercan’ı sevmiyor. Olay bu kadar açık ve net! Ama ağabey Mustafa Kaleli, ihale parasını ödeyememenin faturasını kardeşine çıkardı. Suçlu Tahir Mustafa’ya göre. Sayarlarla ortaklığın bozulma sebebi Tahir, o zaman bedeli de o öder. Söyler misiniz bana Mustafa’nın tavrının kızını başlık parası için satan bir adamdan ne farkı var? Peki, bunca zaman bu evlilikten kaçmayı başaran Tahir’in şimdi hiç mi suçu yok? O ayrı bir tartışma konusu ve ona da sıra gelecek.
Dağdevirenler’den başlamışken Nazar’la devam edeyim, ben. İlk bölümden beri bir sevimsiz geldiydi bana, bu bölüm sebebini anladım. Kızımız, güçlü kadın gömleği giymiş üstüne. Murat’la kavga edermiş gibi cilveleşmesinin altında da o güçlü kadın pozları varmış, meğer. Nazar Hanım şiddete karşıymış amaaaaa o işini kimseye bırakmazmış, kendi halledermiş! Bir köy dolusu insanı kendi için tehlikeye atmazmış! Bak, bak, baaaakkk! Lafların kocamanlığına bir bak! Yemeye kalksan mideye oturur o laflar! Yani Nazar hanımcığım, bir kadın senin kadar (!) güçlü değilse ölsün, öyle mi? Senin ablanın mutluluğu engellenmesin, senin sevdiklerine zarar gelmesin ama kendi başının çaresine bakamıyorsa (ya da sen o kuş beyninle öyle sanıyorsan) yaşamasın yani. İyiymiş! Bir şey söyleyeyim mi?
Aynı topraklarda, aynı kültürle yetişmiş üstelik Nazar’a göre daha az eğitimli görünen Asiye, sırf sağduyusuna kulak verip “Kocamı kurtaracağım diye kuzuyu kurdun önüne atamam” ve duyduğu iftiralara rağmen “Nefes öyle bir kadın değil!” demeyi bilecek ama iş güç sahibi, daha genç ve daha ayakları yere basar görünen Nazar, Nefes’i suçlayacak öyle mi? Otur Nazar: Sıfır!
Nazar, Saniye ve Mustafa aynı zihniyetin insanları… Bunun adına onlar gelenek diyebilir ben bağnazlık diyorum. Mustafa, Eyşan’ın iftirasına inanıp kendini haklı görmek adına fırsat yarattı, yine o alışıldık ama toplum kuralları mazeretini kullanıp. “Madem Nefes kocasını aldattı eee o zaman dayak da yer, işkence de görür; bize ne?” mantığı bende bağnazlığın tam karşılığı… Eyşan da Mustafa’nın bu tarafına oynuyor zaten. Vedat, durduk yere dövmedi ki Nefes’i haklı gerekçeleri var.” algısı yaratıyor.
Biraz yükselip olayı kuşbakışı bir kez daha bakalım mı? Eyşan, Nefes’e bir iftira attı: Vedat’ın bir korumasıyla aşk yaşadı, onunla kaçmaya kalkıştı ve adamı Vedat öldürdü.
Mustafa’ya, Tahir’e karşı ileri sürecek sağlam bir mazeret lazımdı. Eyşan da bunu ona tepsi içinde sundu. Aslında Mustafa, taktığı at gözlüğünü çıkarıp etrafına bir dikkatle baksa yalanı çok net algılayacaktı. Eyşan eve geldiğinde Nefes, Yiğit’le birlikte geliyordu. Yiğit’i gören Eyşan’ın kollarını açarak “halacıııımmmmm!” seslenişi çocukta korku ve annesinin eteği altına saklanma duygusu uyandırdı. Ardından en güvendiği yere, Tahir’e koştu deli gibi. Çocuk, pusuladır! Onun yalanla dolanla, gerekçelerle sonuçlarla, gelenekle toplum kurallarıyla işi olmaz.
Eyşan için kelime hazinemde bulabildiğim tek sıfat: Şeytan! Vedat’la aralarında sapkın bir ilişki var. Eyşan’ın geçmişine dair ilk kareyi izledik, belli ki her ikisi için de ötesi var. Birbirleri için önemlerini de aralarındaki bağı da gördük. Ancak benim görebildiğim, birbirlerinin yaralarını sarmamışlar aksine o yaraları kaşımışlar.
Sevgi deyince kalem ister istemez Tahir’e gidiyor. Bu bölüm gayet açık gördük ki Tahir, Nefes’e kapıldı, eğer Eyşan’ın yalanı olmasa Nefes’i asla bırakmazdı. Nefes’in de Tahir’den etkilendiği belli. Ancak onun yaraları çok açık, hâlâ kanıyor ama o bütün etkilenmişliğine rağmen “Olmaz!” dedi. Haklı da… Şu an olmaz, olamaz… Tahir’in sevdasına rağmen, Nefes’in onun yanında soluk alabilmesine rağmen o, şu an değil Tahir’le kimseyle olamaz. O kadar kırık bir kalp, sevdaya çok zor düşer. Üstelik gerçekçi olalım Tahir; Saniye gibi bir anne, Mustafa gibi bir abinin eğitimiyle büyümüş, küçük bir çevrede yaşayan, kendi doğruları olan, dik, inatçı bir Türk erkeği… Eyşan’ın yalanına inanmak istemedi kabul ama Nefes’e bunu onaylatınca kırılıp uzaklaştı mı, daha da ötesi Nefes’i bu yüzden kırdı mı?
Tahir’in tavrına mazeretler üretebiliriz ama sonuç değişmiyor. Kabul edelim Tahir birden, “Hiçbir erkek kendisinden önceye tahammül edemez!” yargısının somut örneği olarak dikildi karşımıza. Ağzından çıkanları inanarak söylememiş olabilir, canı yandığı için kırıyor olabilir hatta Nefes’ten kaçmak için gidip Mercan’la sözlenmiş de olabilir ama Tahir hata etti, nokta.
Ferda Eryılmaz ve Nehir Erdem ikilisinin bugüne dek bütün işlerini büyük bir dikkatle izledim. Bunca zamandan çıkardığım bir sonuç varsa o da şudur: Tahir’e bir hata yaptırdılarsa boşuna değildir. İzleyicinin burada bir durup düşünmesini sağlamaya çalışıyorlardır. Sonra dönüp Tahir’e tokadı patlatırlar, hem de öyle bir yerden patlatırlar ki Tahir’in dünyası kayar. Bu defa ne istiyorum biliyor musunuz? O tokadı, Nefes atsın Tahir’e… Nefes, onu yaptığı yanlışla hatta çirkinlikle yüzleştirsin ki hayatı boyunca önyargılı olmamayı öğrensin Tahir. Benim gözümde ancak ondan sonra Nefes’i hak edecek ve o zaman ben sonuna kadar duracağım Tahir’in arkasında…