Yazar: Sinem ÖZCAN
Sezon finali gibi bir bölümün başından kalkınca “tepe sersemi oldum” sözünün canlı örneği durumdayım. Sanki beni, birileri AVM’lerin döner kapısına hapsedip saatlerce çevirdi. Tam on dört bölümdür kafamda kurduğum bütün teorinin darmadağın oluşunu yaşlı gözlerle izliyorum. Bana ne oldu, anlayan biri bi’ zahmet anlatıversin, cidden sevabı çok büyük…
Evlilik kararının ardından, Mustafa ve Saniye’nin arıza çıkaracağını biliyordum. Öyle de oldu. Saniye koşa koşa soluğu Vedat’ın kapısında aldı. Mustafa kardeşine ayar vermeye kalktı. Hem de ne ayar…. “Tahir’in yosması…” lafını yutup hazmetmeye çalışırken ardından “Metres tut!” bombası geldi, ona küfretmeyi bitirememiştim ki “Erkeğin elinin kiri…” iğrençliğini yumurtladı. Bir şey diyeyim mi? Biz Vedatlara boşuna küfrediyoruz, beddua ediyoruz, lanetliyoruz. Mustafalar oldukça Vedatlar bitmez! Karşısındakini “insan” olarak görmeden fiziksel gücü “erk” zanneden ve bütün değer yargısını “erk”e odaklayarak yaşayan bu zihniyet, Vedatları doğurur da büyütür de savunur da… Ne acıdır ki bu sadece eril bir söylem de değil, Bakın Türkan’a, onun yetiştirdiği Nazar’a hatta oralara da uzanmayın Saniye’yi görün.
Gelelim benim teorilerimi yerle bir eden büyük bombaya… Vedat’ın Tahir’e söylediği büyük sır “Ceylan’ın Nefes’in kızı olduğu”… Nefes’in ceza odasındaki doğumunun ikinci doğum olduğunu gördüğüm andan beri olayın oraya gittiğini anladım ama ne yalan söyleyeyim, inanamadım. Ben baştan beri Ceylan’ın Nefes’in kızı olma ihtimaline bunun kurguya katkısı olmaz düşüncesiyle karşı çıkmıştım. Şimdi geldiğimiz noktada olay, Vedat’ın yeni bir planı olarak şekillendi. Nefes’in öldü sandığı kızını bir gün Nefes, onu severse Nefes’e hediye etmek için (!) saklıyormuş Vedat. Açıkçası Vedat’ın manyak beyni böyle bir hediye tasarlar mı evet tasarlar ona hiç itirazım yok.
Berrak, ailesiyle ilgili Nefes’le konuşurken babasının annesini başından vurduğunu söyledi. Tamam; Necip, Vedat’ın köpeği… Tamam körle yatan şaşı kalkar ve Necip de Vedat’tan gördüğü üzere kendi evinde karısına şiddet uyguluyordur, bunlara itirazım yok ama onu vurmak için çok önemli bir şey olması gerekiyor. Bu açıktaki ilk ipucu… İkincisi komiserin bir konuşmasında geçmişti. Evdeki hizmetçi Vedat’la ilgili henüz onun yanındayken birtakım şikâyetlerde bulunmuş ve anladığım kadarıyla bu kadın Berrak’ın annesi… Vedat, bu kadını niye hayatta bırakır? Hadi bıraktı diyelim, kızını niye bu kadına verir? Bu da şu an bana anlamlı gelmiyor. Kısacası Ceylan, kimin kızı meselesi benim kafamda tam bir kördüğüm yumak…
Tahir ve Nefes’in evlenmesiyle olayın ana çatışması büyük oranda çözüldü. İç sesim şimdi bunun yerini alacak meselenin Ceylan olduğunu söylüyor, Berrak konuşmadıkça ve biz onun hikâyesini tam olarak öğrenemedikçe anlaşılan o ki ben bir süre daha bu Ceylan konusunda mesafe alamayacağım. Kurulan hikâyenin nasıl olduğunu şekillendiremiyorum ama yeni maceramız buradan geliyor ve kilidin anahtarı da Berrak’ta, ondan eminim. Çok kişisel tercihim bunun Vedat’ın yalanı olması… Bekleyip göreceğiz.
Ceylan meselesi gündeme bomba gibi düşmeden önce Nefes ve Tahir’in evlenmesinde bırakmıştık geçen bölümü. Vedat’ın çektirdiği fotoğraflar yüzünden evlilik, zorunlu hâle gelmişti. Birlikte yanmaya karar vermişti Tahir ve Nefes’e de bu karara uymak düşmüştü. Evet, onlar iki sevdalı yürek bu doğru ama bu nikâh, mutlu bir beraberliği resmileştirmeyecekti. Bana sorarsanız zaten de buna ihtiyaçları yoktu ama işin rengi değişmiş ve Tahir’in ifadesiyle “Yiğit’i almak için mahkemeyi kandırma” zorunluluğuna dönüşmüştü. Nefes, “Mavi tüylü geyik masalı”yla bize kendi durumunu özetleyiverdi. O bugüne kadar oğlu için direnmiş, savaşmış ve katlanmış bir kadın. Yaşadıklarına baktığınızda o her şeye rağmen, kendi ayakları üzerinde duran, mükemmel bir çocuk yetiştiren, oğluna ve kendine sonuna kadar yeten bir kadın. Onun ne bir erkeğin gölgesine ne de nikâhına ihtiyacı var. Gel gör ki tamamen “eril söylemle” düzenlenmiş bir hukuk sisteminde yaşıyoruz.
Tahir “Yiğit’i almak için mahkemeye yalan söyledik ama bizim için Allah’a da mı yalan söyleyelim” dediğinde bir yandan gözümdeki yaşı siliyor öte yandan da “Yok be Tahir’im, hakikati mühürlüyorsunuz!” diye söyleniyordum. Evet, Nefes’in ruhundaki cehennemin izlerini silene kadar Tahir’in nikâha rızası yok ama “Evleniyorum çünkü Allah katında da kanun önünde de sevdalandığım kadından başkası helalim olamaz. Evladı da evladımdır.” dediği anda kendi nikâh yeminini etmişti ki o aslında…Hem de iki değil bir ev dolusu şahidin huzurunda yemin etmişti. Onlar, birbirleriyle “hemnefes” oldukları andan itibaren ruhen karı – kocaydı ki zaten. Hem de deftere atılan imzadan da “kabul ediyorum” cümlelerinden de ellerine tutuşturulan nikâh cüzdanlarından da güçlü bir bağla “evli”ydi onlar. Şimdi sadece “elalem ne der”ciler de buna tanık oldu, hepsi o.
Tahir, Vedat’ı tuzağa düşürüp Yiğit’i getirdiğinde Nefes’in hepsine teker teker teşekkür edip, Tahir’i atlaması bir an içimi sızlattı, ne yalan söyleyeyim. Her zaman “Bu sıradan bir aşk öyküsü değil, sevgililerin rutin tavrını beklemeyin!” diye ahkâm kesen ben, bir anda sıradanlaşıverdim. Tahir adına da biraz incinmedim desem yalan olur. Bölüm bitip de kafamda olup biteni şekillendirirken “Bi’ dakka ya Sinem! Bi’ kendine gel, bakayım sen!” diyerek aslıma döndüm. Size ait olanı getirdi diye kime teşekkür edersiniz? Sizden ayrı olana… Size iyilik yapana… İyi de Tahir, Nefes’ten ayrı değil ki… Getirdiği de size ait olan değil. O, kendi evladını aldı zalimin elinden. Kendine ait olanı kurtardı diye birine niye teşekkür edesiniz ki? Bu, onu kendinizden ayrı düşündüğünüzün işaretidir. “Bir” olduğunuz insanın yaptığına “iyilik” denmez ki Nefes, sadece “elalem”e teşekkür eder elbette “hemnefes”ine değil. Bu kadar incecik dokunmuş, böylesine enfes bir detayı bir anlık gafletimle az daha kaçırıyordum ve fark ettim ki bu detayları göremediğiniz an ne Nefes’i ne Tahir’i anlayabiliyorsunuz.
“Dünyayı güzellik kurtaracak/ Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” diyor ya Sait Faik, o güzelliği de “Sen benim Nefes’ime ‘artık’ dedin!” diye yârinden, yârinin hesabını sorabilen Tahirler ve Tahir gibi Yiğitler yetiştiren Nefesler yaratacak!