Yazar: Sinem ÖZCAN
“Eğer Yahya Batur, teröristlerin eline geçtiyse bilelim ki Kılıç Timi’nden geriye kimse kalmamıştır!” bu, Savaşçı’nın 4. bölüm mesajıydı. Aldıkları emri ne olursa olsun yerine getireceklerini ve s
Bu güvenle, gönül rahatlığıyla izliyordum bölümü. Kağan Yüzbaşı vurulana kadar da bölüm benim sükûnetime paralel, oldukça sakin hatta yavaş aktı. Kağan’ın yaralanıp sınırı geçememesi ve ardından esir düşmesi bölümün seyrini bir anda değiştirdi.
Diğer tarafta başka bir dram izledik. Bir babanın dramını… Dağ gibi evladını tanınmayacak hâlde bulan, yanından ayrılırsa onu bir daha görememe korkusu yaşayan bir babanın dramı… Nitekim de korktuğuna uğradı. Hastane kapısında oğlunun kaybolduğunu öğrendiğinde elinden düşen poşet ve yerlere saçılan bademler, o ana kadar tuttuğum bütün gözyaşlarımın deli gibi akmasına neden oldu. Aslan gibi gönderdiği evladını darmadağın bulan o babanın çaresizliği bir yandan, yaşadıklarını kaldıramayan o genç askerin perişanlığı diğer yandan ciğerimi fena yaktı.
Dağılmak demişken bana kalırsa Aslı Özkaynak’ın önyargıları da dağılmasa bile ciddi hasar aldı, bu bölüm. Mısır gevreği yiyerek televizyon karşısında gündemi takip eden Aslı, hiç beklemediği bir anda yepyeni bir dünyayla tanışıverdi. Hayatı, kurallarla dolu, statik ve planlı kadın, Kaan’ı bu bölüme dek “deli, ne yapacağı kestirilmeyen, fevri ve plansız” bir adam o
Aslı ve Kağan ilginç bir ikili olacak. Taban tabana birbirine zıt iki güçlü karakter ve birbirinden çok uzak iki yaşam biçimi… Üstelik Kağan’ın istese de değiştiremeyeceği bir hayat tarzı var. Aslı’nın Hatice gibi, Selver Hanım gibi, Yıldız gibi olmayı öğrenmesi gerekecek. Ona bu değişimi gönüllü yaptıracak bir motivasyon gerekiyor. Bu da sadece aşk olabilir. İşte o aşkı izlemek çok keyifli olacak, bence.
Aslı – Kağan ilişkisinin başlayabilmesi Kağan’ın sağ salim kurtarılabilmesine bağlı elbette. Timi onu bırakıp geldiği için çaresizlikle kıvranıyor ama asıl büyük deprem, Kopuz Albay’da oldu. Üst üste gelen aksilikler onu kendini sorgulamaya itti. O, diğerlerinden çok daha şanslı… Emir almadığı için yerlerinden kıpırdayamayan Kılıç Timi’nin aksine emir beklemesine gerek yok üstelik onu kendisiyle yüzleştirmekten hiç kaçınmayan Mehmet Arif Paşa’nın desteğine de sahip. Mehmet Arif Paşa, Kopuz Albay’ın aklındakini yüzüne söyleyerek onun harekete geçmesi için gereken adımı attı. Artık Kağan Yüzbaşı’nın kurtarılmasını rahatça bekleyebiliriz.
Kopuz Albay, çok ama çok iyi yazılmış bir karakter ancak en büyük şansı onu canlandıranın Murat Serezli oluşu… Oyuncu ve karakter öylesine uymuş ki birbirine benim için bundan böyle Murat Serezli daima Kopuz Albay olarak kalacak, sanırım.
Savaşçı sadece oyunculukları ve senaryosunun başarısıyla değil rejisiyle de her hafta beni çok etkiliyor. Volkan Kocatürk’ün kurduğu dünyayı çok sevdim ben. Bölümün ritmini alçaltıp yükseltmesini, detaylardaki özeni ve hepsinden mühimi o vurucu görüntülerle öyküye kattıklarını bayılarak izliyorum.
Konusu itibariyle mesajlar içeren bir dizi, Savaşçı. Ancak senaryoda mesaj verme kaygısıyla zorlamaya gidilmiyor. Süleyman Çobanoğlu ustalığını bir kez daha gösteriyor ve çok doğru çatışmalarla kuruyor öyküyü; öyle olunca da Volkan Kocatürk, alabildiğine rahatlıyor. Eksik gediği kapama derdine düşmeden, yazılmayanı gösterme çabasına girmeden işe rahatça estetik katıyor. Seçilen müziklerle, hoş detaylarla bir yandan verilmesi gereken mesajlar iletiliyor diğer yandan akan, gerilimi iyi dengelenen ve duygusu çok doğru aktarılan bir dizi çıkıyor ortaya.
Bu hafta da ekran başından çok keyifli kalktım. Oyuncusundan, senaristine; ekibin adsız üyelerinden yönetmenine kadar herkesin emeklerine sağlık… Önümüzdeki haftayı sabırsızlıkla bekleyeceğim.