Yazar: Serap SUBAŞI
Geçtiğimiz haftayı Melek’in, babasından kalanlara sahip çıkmak istemesinde ve bu nedenle de İzmir’e dönmekten vazgeçmesinde bırakmıştık. Tuna ile savaşmaya karar verdi, Melek. Tuna ‘Ya parayı ya da Şeb-i Verda’yı verecek’ düşüncesiyle planını kurdu. Tuna’nın planı, temiz ve direkt sonuç odaklı kısacası kusursuz bir plandı ve Cem de Tuna’nın ekmeğine yağ sürdü. Tereyağından kıl çeker gibi, sadece Melek’i değil ailesini de onunla beraber rezil ederken kendi hanesine de bir puan daha ekledi. Tuna, Melek’i hem maddi hem de manevi sıkıştırmaya çalışıyor ve başarıyor da. Melek ise bir yandan inciniyor, diğer yandan tekrar güçlenip yeniden ayağa kalkarak bir şeyler inşa ediyor. Belki bunu söylemek için daha erken ama Melek çok sabırlı. Hedefi, para kazanacak bir yer kurmak. Şeb-i Verda üç senedir zarar eden bir firma, oradan para kazanması şu an için mümkün değil. Serayı yeniden çalışır hâle getirmek iyi fikir gibi gözükse de Şeb – i Verda’nın borçlarını karşılamaya yeteceğini sanmıyorum. Yine de ben, Melek’in çözüm bulma çabalarını izlemeyi sevdim. Bu çabalar sonuçlanabilse daha da güzel olacak tabi, beklemedeyiz.
Öykünün diğer kahramanı Tuna için yangında, ilk vazgeçilenler arasında Deniz var. Ayağına dolandığı anda kızı da olsa saf dışı bırakabildiğini gördük. Bu sadece Deniz için geçerli değil tabii ki. Yoluna kim taş koymaya kalksa nasibini alacak, belli oldu. Deniz’i herhangi bir şey söylememe konusunda ikna edemediğini görünce Tuna “Bence bir süre buralardan uzaklaşmalısın” dedi. Şöyle son sahneye baktığımda Deniz’in gitmesi daha iyi olabilir çünkü Mete, Deniz’e çok zarar verecek gibi gözüküyor. Deniz’in gün geçtikçe iyi olacağını düşünmüyorduk herhalde ve tahmin ettiğimiz gibi daha da kötü oluyor ve bunun da herkes farkına varmaya başladı. Aynı zamanda Demir, Deniz’in hâlinden, tavrından ve Tuna’nın kâbuslarından, akabinde duyduklarından şüphelenmeye başladı. Demir bunların üzerinde ne kadar durur bilemiyorum ama eğer durursa şüphelerinin daha da artması muhtemel.
Deniz’den söz edince sırası gelmişken Mete’nin kardeşi ve Tuna’nın sağ koluna özürlerimi iletiyorum. Videoyu çeken meğer Mete’ymiş. Mete’yi ilk gördüğümde beni rahatsız eden bir şey vardı ama sadece histen ibaret olduğu için, neler yapabileceğini görmek adına susup izlemeyi seçmiştim. Deniz’in ondan ayrılmak istemesiyle fitili ateşleyip “Benim karım olacaksın” diyerek onu tehdit etti. Deniz ayrılmak isteyerek doğru ve bilinçli hareket ediyor ama anlaşılan Mete, Deniz’i tehditleriyle durduracak ve Deniz tamamen köşeye sıkışmış durumda. Tuna’ya söylese bu sefer “Olay sırasında, yalnızdım” yalanı ortaya çıkacak.
Deniz, sıradan ve olağan haberlerden bile kötü kötü etkilenip yaşadıklarıyla bağlantı kuruyor: Mete’nin annesinin düşmesinin Mithat amcayı hatırlatması, polisleri gördüğünde suçlu psikolojisiyle kaçması gibi. Bunların üstüne Mete’nin gerçek yüzünü görmek onun hata üstüne hata yapmasına neden olacak. Bu olayların, nasıl sonuçlar doğuracağını merak ediyorum ve psikolojisi bu denli bozuk birinin çok geçmeden bir yerde patlak vereceğini düşünüyorum.
Tuna, Deniz’i hesaba katmadan hareket ediyor. Çünkü onun asıl odak noktası Melek ama güçsüz ve yalnız bir Deniz, kendisi yokuş aşağı yuvarlanmakla kalmaz, Tuna’yı da o yokuştan sürükler ve bence bu an meselesi.
Cem, Cem, Cem… Bir insan bu kadar mı üst üstüne hatalar yapar? Hadi yaptın, eline yüzüne bu kadar mı bulaştırır? Geçtiğimiz hafta, son sahnede bu hataların daha ileri gideceğinin sinyallerini vermişti bize ama “Yok canım yapmaz, sadece çabuk parlıyor; hepsi bu.” demiştik. Bizi yanılttın, Cem! Borçları olduğu için bu hataları yaptığını düşünmüştüm ama gittiği yol onu felakete sürüklüyor demeye kalmadan lafı ağzıma tıktı. “Bunlar yetmez bak, ben daha neler yapacağım.” dedi. Ama Cem, ben sana demedim mi “O bileklik senin başını yakmasın.” diye. Bir de gidip satmak da ne demek oluyor? İtiraf edeyim, bilekliği satmasının, bu kadar çabuk başını yakmasını da beklemiyordum ama Tuna sonuca odaklandı ve kartlarını sağlam oynadı.
Ayça para delisi biri ve bütün davranışları bunun üzerine kurulu. Cem’in aldığı kolyeyi gördüğünde de yelkenleri indirip “Ben senin iyiliğini istiyorum ama” ya bağladı. Biz bunu yemedik ama maalesef Cem yedi. Şu ana kadar gördüklerime dayanarak abisine yakalandıklarında da Ayça’nın Cem’e sırtını dönmesini bekliyorum. Belki de Cem’in yakalanmasında ya da bu konu yüzünden köşeye sıkışmasında önemli rol oynayacak. Bu arada Cem’in bıçaklama olayının her ne kadar şu an için kapanmış gibi gözükse de bir sonraki adımda karşımıza çıkacağını düşünüyorum. Aslında ben, Cem Melek’in oğlu mu yoksa Tuna’nın oğlu mu olmalıydı diye düşündüm çünkü annesinden çok Tuna’yı hatırlatıyor bana davranışlarıyla.
Tuna, aslında herkesin hayatını bir biçimde yönetiyor.Her şeyi kontrol edip sağlam adımlar atıyor. Erkan’la Melek’in arasında olanları da fark edip yönetecek diye düşünüyorum. Üstelik bu olay Ceylan’ı ve Demir’i de bir şekilde etkileyecek. Demir Melek’e yaklaşmaya çalışıyor ama Melek’in duvarları nedeniyle bu şimdilik mümkün değil. Melek çalınan hayatının Tuna’dan hesabını soracak ama ben asıl Demir’le yüzleşmesini bekliyorum.
Söylemeden geçemeyeceğim. Tuna’nın kâbusu bize onunla ilgili birçok sinyal verdi. Tuna dıştan göründüğü kadar güçlü değil ve belki de Deniz yüzünden ne olduğunu anlamadan bir anda çaresiz kalacak. Olaylar nasıl işlenir ve zamanları nasıl olur bilemem tabi ama yine de ben onun hemen pes edecek biri olmadığını düşünüyorum.
SON’dan önce:
– Leyla Tanlar, böyle hasta bir karakteri bu kadar başarıyla bize yansıttığın için teşekkürler, çok güzelsin.
– Efe’nin kardeşine sevgisi var. Deniz’in durumunu fark ettiğinde onun yanında ve destekçisi olacağına inanıyorum.
– Efe, yaban arısının iğnesinden bi’ hayli nasibini alacak gibisin, aklında olsun!
Emeklere sağlık.