YAZAR: Şeyma BULUT
Geçen haftayı “Eğer benim tasarımı çaldığımı düşünüyorsan bir daha yüzümü göremezsin!” deyip arkasını dönüp giden Eda ile bitirmiştik. O kriz anında, tüm kalbiyle kendini Serkan’a anlatmayı denemiş ancak o kalan ufacık umut kıpırtısıyla kendisine inanmasını beklediği adamın “Git!” kelimesini duyduğu anda kırılan gururunu da yanına alıp arkasına bile bakmadan çekip gitmişti. Yapılacak en doğru hareketti! Eda gururlu bir kız. Kimseye minneti yok. “Serkan’la parası için birlikte!” haberi çıktığında da benzer bir tepki verdi. Zaten alışkın olmadığı bir dünyada incinmesi an meselesi olan Eda, o gurur ayaklar altına alındığında daha da kırılıyor, inciniyor. Geçen hafta Serkan’ı şüphelerinde haklı bulduğum gibi Eda’nın da terk etme kararını aynı derecede haklı buldum.
Mantığın karşısında el pençe divan durduğu ve sesini duyuramadığı iki duygu vardır: Aşk ve öfke. Bu ikisinden biri perdeye çıktığı anda mantık ne kadar haykırsa da insan onun sesini duyamayabilir. Serkan; kendi içinde aşk, öfke, üzüntü gibi bir sürü duyguyla savaş verirken öfkesi galip geldi ve Eda’yı un ufak etti ve her zaman olduğu gibi kendini haklı çıkarmaya çalışırken işkolikliğinin arkasına sığınıp duygularından sıyrılma yolunu seçti. Aslında çevresindeki herkes ona hata yaptığını söylemese başarılı da olabilirdi ama ne yazık ki bu sefer karşısındakiler ona “Haklısın Serkan!” demedi. Serkan bu sefer büyük bir hata yaptı ve işin kötüsü de o yanlışı kabul etmemek için kendi kalbinde sonu gelmeyecek bir savaşın da fitilini ateşlemiş oldu.
Engin, Serkan’ın bu yaptığına sessiz kalmadı. Belki de ilk kez arkadaşının karşısında durdu ve haksız olduğunu dile getirebildi. Pırıl da aynı şekilde ama ben Engin’den çok daha fazla etkilendim. Patır patır söyledi yüzüne gerçekleri. Eda’nın böyle bir şeyi asla yapmayacağını, Serkan’ın Eda yanındayken gözlerinin içinin güldüğünü ve artık işi bırakıp başka şeylere de yönelmesi gerektiğini söyledi. Serkan bunları dinlerken ne iş meselesine ne de Eda’nın bunu yapmayacağına ilişkin tek söz etmezken “Onun herkesin yanında gözlerinin içi gülüyor; eminim, ben olmasam daha mutlu olurdu.” dedi. Bu da bana Serkan; Eda gibi sıcacık, elinin değdiği her yeri güzelleştirip dokunduğu hayatları değiştiren bir kadının kendisi gibi bir robota âşık olacağına inanmadığını düşündürüyor. Bu sebeple aslında bölüm boyunca yaşanan savaş, güven/güvenmeme meselesi değildi. Serkan içten içe zaten Eda’nın böyle bir şey yapmayacağını biliyordu. Onun tek savaşı, Eda’ya olan duygularını geriye itip eskisi gibi mantığıyla hayatına devam etmek. Bu o kadar kolay değil, ama. Duygular belki bir süre duvarların arkasına itilip saklanabilir. O da bunu neredeyse tüm hayatı boyunca başarabilmişti ta ki hisleri duvarda bir gedik bulup oradan çıkmaya karar verinceye dek. İçindeki bu harp öyle çetin ki Serkan’ı tamamen afallattı ve iyice çizgisinden çıkmasına sebep oldu. Serkan Efendi, bu savaşı verirken de etrafında kim varsa ezdi geçti. En büyük piyango da Eda’ya vurdu. Aydan’ın da dediği gibi; bugüne kadar kimseye göstermediği bir hassasiyet gösteriyor ve bunun acısını da Eda’dan çıkarıyor.
Hata yapmak insana mahsustur. Melo da bir hata yaptı ama öyle, böyle değildi bu yanlışı. Kaan Karadağ gibi bir çıyanı hayatlarına soktuğu yetmezmiş gibi, Dada’sının da zarar görmesine sebep oldu. Beni asla yanlış anlamayın, ben ona kızmıyorum. Her insan böyle bir yanlışa sürüklenebilirdi. Beni asıl etkileyen zaten Melo’nun hatasını görüp özür dilemesi de değil. Burada asıl kalbimi ısıtan Eda’nın tepkisiydi. Ev arkadaşı, can dostunun yaptığı saflık, ona bir okula mal oldu aslına bakacak olursak değil mi? Sözleşme bitince, süre dolmadığı için hayallerinden bir adım daha uzaklaşmış olacaktı . İşte Serkan ve Eda’yı birbirinden ayıran en bariz ve net özellik bu: Affedici olma! Eda, arkadaşına gözünü kırpmadan sarıldı, yarasını sardı ve af meselesini gündem konusu bile yapmadı. Çünkü o Melo’sunu tanıyor. İsteyerek ona bir zarar vermeyeceğini de biliyordu, eee o zaman? Kırıp dökmeye ne gerek var değil mi?
Şimdiii avcuna yüzük konan, koca Serkan Bolat bu işi nasıl tersine çevirecek? Nasıl Eda’nın gönlünü alacak merakla bekliyor olacağım efendim.
Buna takılmam bazılarına saçma gelebilir ama Ceren’in avukat görüşmesi de baştan sona fauldü. Bir avukat olarak söylüyorum, benim görüşmeme şirketin sahibi ve benim direkt müvekkilim olan kişi değilse başka bir çalışan pat diye gelip dalamaz. O görüşmeyi ya terk etmesini söylerim ya da benim için orada biter. Şöyle düşünün siz okula gidip müdürle görüşüyorsunuz beden eğitimi öğretmeni pat diye odaya dalıyor. Ne dersiniz? Aynı hesap. Bence bu tip mevzular daha ayrıntılı bir şekilde araştırılmalı.
Bitirmeden önce dikkatimi çeken başka bir meseleden de bahsetmek istiyorum. Ferit ve Eda’nın sessiz anlaşması. Ben bu durumun hikâyeye yeni bir kanal açacağını düşünüyorum. Bu hafta boyunca kendisine güvenmeyen Serkan’a kızgın bir Eda izledik. Bu durum er ya da geç ortaya çıkarsa Eda ve Serkan’ın ilişkisinin nasıl bir sınavdan geçeceğini de merakla bekliyorum.
Bütün ekibin yüreğine sağlık, haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.