Baştan söyleyeyim; diziyi izlerken yazmayı planladıklarımın çoğu çöpe gitti. Son sahnedeki şokla artık ne çıkarsa bahtınıza…
Bölümün ortala
Esas çifte gelmeden ben bu bölüm Temmuz ve Yusuf’ta bir müddet oyalanacağım, izninizle… Hani klasik söylemdir ya “Karşıt kutuplar birbirini çeker.” Doğrudur da ama kardeşim buradaki karşıt kutup filan değil biri arz diğeri arş… Eh, öyle olunca da o çekimin şiddeti bu
Temmuz, estim akıllının, çılgının biri… ( Turgay, marjinal diyor da kızımız marjinal sınırlarını da ezer geçer. ) Yusuf desen gelenekçi, odunun en bi’ yontulmamış ve yontulamaz görünen hâli, bi’ de ağır abi üstüne üstlük… Şimdi bu ikisini bir araya getirdiniz mi sevgili senaristçiklerim o depremin şiddetini ölçecek Richter aygıtı yok…
Temmuz’un Ulaş’a düşkünlüğünden belli ki o sevdi mi dibine kadar sevenlerden… Yusuf’un henüz bir sevgi emaresin
Gerçi ben o sahneleri izlemek için deli gibi sabırsızlanıyorum ( itiraf ediyorum Azize ve Ulaş’tan bile çok merak ediyorum o aşkın akıbetini). Henüz vakti var belli ki… Önce Yusuf, hiç yaşamadığı bu duyguyla tanışacak. Sonra “Benim öyle bir kızla işim olmaz!” cümlesini afiyetle yemeye hazır hâle gelecek. Bu arada Temmuz onun sadece bir görüntü değil, varlık olduğunu algılayacak. İyi yürekliliğine duyduğu hayranlık saygıya dönüşecek veeee öyle bir şey olacak ki ikisi de kendilerini pat diye bir ilişkinin içinde buluverecekler. Eh, bu da şıp diye olmaz. Bekleyeceğiz, ne yapalım?
Öte yandan Ulaş’ın geçmişine dair ipuçları iyiden iyiye belirdi. “İki bölüm daha
18 yaşında babasının soyadını reddetmiş bir adam Ulaş… Bu da demektir ki bardak o yaşa kadar dolmuş… Ateş’le konuşmalarından çıkarabildiğim; baba, Ateş’e yaptığı gibi Ulaş’ı da yurt dışına zorla göndermiş. Muhtemelen anneden koparıp gönderdi ve Ulaş döndüğünde anneyi bulamamış.
Ulaş’ın babasına “Yaşayabilenler görüyor…” cümlesini düşününce, Ateş’in yarım kalan cümlesini buna ekleyince ve evin önünde içeri girmek adına kendini zorlayan Ulaş’ı hatırladıkça tahminim; annesinin Ulaş, İstanbul’a döndüğünde ölmüş olduğu… Büyük ihtimalle baba, bu gerçeği oğluna söyleme gereği bir duymayacak kadar duygusuz bir adam ve bu, bardağı taşıran damla olmuş. Ulaş, o evden çıkmış ve bir daha adım atmamış. Büyük olasılıkla evden çıkışından beri ilk kez şimdi Ateş için eve yeniden girdi.
Olayın Tru – guy şov bölümüne bakacak olursak: Bütün egosu tavan insanlar gibi Turgay’da plan yaparken karşı tarafın zekâsını dikkate almama hatası yaptı. İnsanları sadece bir oyuncu, hayatı da bir plato olarak gördüğünden yaşamları da yönetmeye kalkınca üst üste iki falso verdi bana kalırsa… İlki Ulaş’ın Azize’yi terk etmeyebileceği ihtimalini hesaba katmadı, doğal olarak da B planı yoktu ve Azize’nin aklıyla işi
Bu arada naçizane fikrim Tru- guy Şov işi giderek çamura batıyor ve amacına da ulaştı. Ulaş’ın hayatına Azize’yi soktu. Şov ve buna bağlı oyun bir şekilde ortaya çıksa mı ki diyorum kendi kendime.
Karşısındaki adamın psikolojisini hiç çözemeyen Azize, işinin gereğini yapıp kıskançlık triplerini uzatınca olanlar oldu. Açıkçası ben, o sahnede Ulaş’ın sözde sevgilisi olan Azize’nin değil gerçek Azize’nin de durumu anlamadığını düşünüyorum. Azize gerçekte ilgili ve merhametli bir kız… Eğer Ulaş’ın psikolojisini gerçekten çözmüş olsaydı o noktada oyundan çıkar ve gerçek yüzünü koyardı ortaya ama yaptığı bir hata aslında hedeflediği noktaya erkenden taşıd
Şimdi, Azize “kısmeti” Turgay’ı mı beklemeye başlayacak yoksa artık “kısmeti” sandığı adamdan uzaklaşıp Ulaş’ın yörüngesine mi girecek, göreceğiz.
Azize & Ulaş ilişkisinde bence şimdi Azize’nin sınav dönemi başlıyor. Ulaş’a bir şeyler hissetmeye başladığını algılaması gerek. Bu farkındalığa ulaşırsa bir yol çizebilir ancak. Bu arada Ulaş’ı yeniden nasıl kazanacak onu da merakla bekliyorum.
Son sahnede patlayan asıl bomba Yusuf’tu elbette. Gerçekten çok büyük bir düğüm atıldı. Hem de gemici düğümü. Hangi ucu çeksen diğerleri iyice sıkışıyor. Şu anda kafamda “Nasıl çözülür bu?” sorusunun yanıtı hiç yok! Açıkçası fragman da yardım edemedi. Mecbur ikinciyi bekleyeceğim.
Senaryodan biraz sıyrılıp oyunculuklara bakayım diyorum. Bu bölüm en beğendiğim isim tartışmasız Aras Aydın… Ulaş’ı karşısındaki karakterin ruhuna göre evirip çeviriyor ve her seferinde doğru tonu buluyor. Özellikle Temmuz’la sahnelerinde ben ona bayılıyorum.
Nilperi Şahinkaya ve Osman Karakoç bu bölüm yine çok beğendiğim iki isim. Nilperi Şahinkaya’nın çok doğru bir enerjisi var ve sahnelerde bu, belirgin olarak hissediliyor. Dinamik bir oyunculukla hem sahneye hem de akışa hareket getiriyor.
Kafam son sahneden sonrasıyla o kadar dolu öyle çok soru işareti beynimde zıplıyor ki haftaya dek hangi birini yakalayıp çözeceğim, bilmem. Yeni bölümü gerçekten çok merakla bekliyor olacağım.
Bana bu keyfi yaşatan bütün ekibin emeğine sağlık diyorum ve hepsine sonsuz teşekkürler…