Site icon Dizifilm BiZ

Meryem 1. bölüm

MERYEM

                                                                                                                   Yazar: Sinem ÖZCAN

İlk tanıtımı dönmeye başladığından beri izleyip izlememekte kararsız kaldığım dizilerden biriydi Meryem. Bir Kore dizisinin uyarlaması olduğunu biliyorum. Kore dizileriyle bugüne dek hiç alışverişim olmadığından orijinalinden hiç haberdar değilim. Bu nedenle uyarlamanın nasıl yapıldığıyla ilgili de bir fikrim yok, öyküyü gördüğüm biçimiyle düşünmek durumundaydım, hâliyle.

Dram izlemeyi çok sevsem de “izlenecekler” listemde dram kotası dolmuş durumda, Meryem’deki en büyük çekincem de buydu. Ona yer açabilmem için bana bambaşka bir pencere açması lazımdı. Ancak kadroda aşina olduğum ve oyunculuklarını beğendiğim isimler ve yönetmen koltuğunda da Mustafa Şevki Doğan olduğundan ilk bölüm için geçtim ekran karşısına.

Öykü genel hatlarıyla güç ve hırs savaşlarının ortasında kalan iyi niyetli ve saf bir kadının öyküsü gibi görünüyor. Birbiriyle sıkı bağları olan epeyce güçlü karakter var. İlk izlenimim: Meryem dışında hepsi hırslı karakterler ve bunun için ellerini kirletmekten korkmuyorlar. Bütün bu kirlenmişliklerin içinde olup bitenden tamamen habersiz sadece mutlu olmaya çalışan bir genç kadın, öyküyü sırtlıyor.

Anlaşılan o ki Meryem’in giderek uyanışını ve kendisini düşmanı gibi gören bir adama aşkını izleyeceğiz. Bu boyuttan bakınca, itiraf ediyorum, öykünün de kahramanın da bana göre cazibesi yok. Ancak yan karakterler bende merak uyandırdı. Korkaklığı ve hırsıyla Oktay’ı, gücünün yanında insanları yönetmedeki başarısıyla Yurdal Bey’i, ailesinin ve konumunun sağladıklarını, hedefe varmak için akıllıca kullanan Derin’i ilgi çekici buldum.

Savaş, ailesi ve çevresindekiler kadar hırslı ve karanlık değil gibi görünse de Meryem gibi pir ü pak da değil. İntikam duygusu onun da gerektiğinde şartları kendi lehine çevirecek bir siyah yanının olduğunu gösterdi.

İlk bölüm öykünün genel çerçevesini ve karakterlerin çoğunu tanıtmayı hedeflediğinden ana kahramanların derinine doğal olarak inmedi. Özellikle Savaş’ın iç dünyasındaki değişmeler ve bunun karakterine yansımaları gelecek bölümlerin konusu olacak, normal olarak.

Meryem, öykünün ana kahramanı ancak ilerleyen bölümlerde çok büyük sürprizler yaşanmazsa bence en düz çizgili olan o. Saflığının ve iyi niyetinin getirdiği bir darbeyle yıkılan, ardından sevgilisinin gerçek yüzünü keşfetmeye başlayan ama bu arada kendini içine düştüğü durumdan kurtarmaya çalışan bir kadın gibi duruyor. Başlangıcı varacağı noktayı gösterdiğinden de çok büyük bir esnemeye sahip olduğunu düşünmüyorum.

İzlerken biraz dışarıda kalıp gözlemci olmayı seçtim ve bu sayede Meryem’in saflıklarına sinirlenmemeyi başardım. Hayata toz pembe bakan, herkesi kendi gibi iyi niyetli zanneden ve yüzde yüz fedakâr kadınlara tahammülüm yok, artık. Bana çok gerçek de gelmiyor. Aşktan gözü kör olmuş, karşısındakinin karakterine dair ipuçlarını göremeyen ama iyi yürekli, aldatılan kadın ne denli iyi canlandırılırsa canlandırılsın çekmiyor beni.

Diğer yandan başarılı yazılmış kötüyü izlemeyi çok severim. Çok daha gerçekçi ve çok daha karmaşık bulurum. Üstelik öyküyü de asıl onların ilerlettiğini düşünürüm. Meryem’den ilk bölüm edindiğim izlenim, sayıları birden çok olan kötülerin iyi göründükleri… Oktay’a deli gibi öfkelendim ama iyi yaratılmış bir kimlik olduğunu düşündüm. Çıkarcı, korkak, kendini kollamak için yapmayacağı adilik olmayan, sadakatsiz ve sevgisiz bir adam o.Bütün dışarda kalma gayretime rağmen ona deli gibi sinirlendiysem iyi yazılmış demektir. İşleri ve insanları yönetme ustası Yurdal Bey’i görünce de o güce nasıl ulaştığını ve nasıl koruduğunu anlayabildim. Oktay gibi iktidarsız muhterisler olmasa Yurdal Bey’in üstüne basarak çıkacağı bir yer de bulunmazdı. Birbirlerine çok iyi uyuyorlar.

Derin’e gelince özünde iyi bir şeyler olduğunu hissetsem de şu anki görüntüsü kendini kurtarmak için her şeyi yapabilirmiş izlenimi veriyor. Onun giderek ağırlığını artacağını ve öyküde çok daha önemli bir köşe tutacağını seziyorum.

Bu bölüm varlığını çok hissetmesek de Beliz’in de giderek kilit bir kimlik olacağının ipuçları geldi. Şu an derdi Oktay’ı Meryem’den koparıp tamamen kendine bağlamakmış gibi duruyor ama Beliz tarzı bir kadın için bu yeterli olmaz diye düşünüyorum. Oktay’a verdiği öğütleri deneyimlemiş olduğunu varsayıyorum ve günü gelince Oktay’ın da ötesinde başka şeyler isteyeceğini düşünüyorum. Bu anlamda o da tıpkı Derin gibi güçlü bir karakter olacak, sanırım.

İlk bölüm, bütünlüğü koruyarak iyi geçişlerle ve ritmi hiç kaybetmeden aktı. Grift ilişkiler, başta biraz beni yorsa da bir süre sonra akışa kaptırdım kendimi. Yalnız söylemeden geçemeyeceğim Sezgi Sena Akay’a yapılan dublaj beni fena hâlde rahatsız etti. Oldum olası sevmem dublajı, hele de diğer oyuncular kendi sesiyle konuşurken bir tek kişide uygulanması çok kulak tırmalayıcı oldu. Oyuncuya inanılırlığı da zedeledi. Allah’tan tek bölümlüktü ama etkiyi bende zayıflattı. Sesle ilgili bir diğer sorun da Furkan Andıç’in iç ses konuşmaları bana boğuk geldi ve bazı yerleri çok zor anlaşılıyordu.

Son bir eleştiri de Yurdal Bey’in ofisi için seçilen mekâna olacak. Bir akşam önce Dolunay’da Ferit Aslan’ın ofisi olarak gördüğüm yeri ertesi akşam bambaşka bir atmosferde görmeyi çok yadırgadım. İkisi de yayında olan üstelik de arka arkaya yayımlanan iki dizide bu pişti hoşuma gitmedi, açıkçası.

Oyuncu seçiminin genel olarak isabetli olduğunu düşünüyorum. Komedide izlemeye alışkın olduğum Açelya Topaloğlu’nu dramda merak ediyordum ve gerçekten çok beğendim. Derin’in ağırlığı arttıkça oyunculuğu çok daha çarpıcı olacak diye düşünüyorum.

Cemal Toktaş’ı ilk kez izliyorum ve onu da Oktay’a yakıştırdım ama en beğendiğim isimlerden biri Uğur Çavuşoğlu oldu. Yurdal’ın havasına çok iyi uymuş ve izlenir kılmış. Bestemsu Özdemir, Kara Para Aşk’ta dikkatimi çekmişti. Etkileyici ve farklı bir tarzı var. Beliz’le bu bölüm tam tanışmadık ama ilerleyen bölümlerde ağırlığı hissedilecek, diye düşünüyorum.

Ayça Ayşin Turan, fiziğiyle role yakışmış; izlemesi zevk veriyor ancak, ilk bölümdeki Meryem için konuşuyorum, tam oturmuş gibi gelmedi role. İlerleyen bölümlerde karakterin değişimine paralel nasıl bir farklılık olacak şimdiden kestiremiyorum. Furkan Andıç’ı daha önce Tatlı İntikam’da izlemiştim. Romantik bir komediden sonra onu böyle ağır bir dramda izlemeyi garipsedim ve kafamda role oturtmaya çabalıyorum. Savaş için çok çalıştığı belli oluyor ilerleyen bölümlerde karakteri tam olarak giyeceğini umuyorum.

Başta dile getirdiğim gibi Meryem’de karakter olarak da oyunculuk olarak da yan roller çok baskın ve başarılı, ana kahramanlara daha sağlam bir vurgu istiyor gibi geldi bana.

Genel olarak düşündüğümde Meryem, iyi bir dram gibi görünüyor ancak Meryem kimliğinin düzlüğü benim için cazip değil, bilhassa Derin karakterinin açılışını görmek, Oktay ve Beliz’i tanımak adına önümüzdeki bölümü de izleyeceğim ama dizinin sürekli izleyicisi olabileceğimi pek sanmıyorum.

Yayın günü kış sezonu için reyting anlamında biraz zorlu görünse de ekran ömrü uzun, şansı bol olsun. Bütün ekibin emeklerine sağlık.

Exit mobile version