Yazar: Ayşe KUTLUHAN
Cenk ve Arda’nın Azra için hazırladığı sürpriz piknikte, körebe oynarken bırakmıştık, geçtiğimiz hafta onları. Mert’in uzun zaman sonra, ilk kez Azra’yla göz teması kurması, hepimizin içinde bir umut kırıntısı oluşmasına sebep olmuştu. Ancak daha önce de dile getirdiğim gibi Mert, Azra’ya karşı aldığı gardını kolay kolay indirecek gibi durmuyordu. Şu anda inandığı ve güvendiği tek kişi, hâliyle Sumru’dan başkası da değildi. Ve o, ne talimat verirse onu yapmaya hazır bir durumdaydı, Mert.
Bölümün en can alıcı kısmı, hiç kuşkusuz ki Cansu’nun intihar eğilimiydi. Neredeyse üç bölümdür ortada görünmeyen Cansu, bu hafta fücceten Sumru tarafından ulaşılamaz bir hale geldi. Çok geçmeden herkes tarafından aranmaya başlandığı sırada, Cenk’e yolladığı videoyla gündeme oturmayı başardı. Açıkçası Cansu’nun bunca zamandır, söz konusu arkadaşında olmadığını az çok ben de tahmin etmiştim ancak itiraf etmeliyim ki Kadir’le irtibata geçip işbirliği yapabileceğine, zerre ihtimal vermemiştim. Kadir, kardeşinin bıraktığı acıya çok sıkı tutunmuş olacak ki Cenk’in çevresini, olabilecek her taraftan sarmayı başarmış bulunmakta. Cansu’yla yaptığı plan, Ece’nin ölümüyle birleşince, Cenk’in üzerine oldukça büyük bir vicdan yükü bırakmış oldu.
Cansu’nun intihar etmeyeceği tahmin edilebilir bir şeydi, benim için. Amaç sadece Cenk’in vicdanından yararlanıp onu bir nebze olsun Azra’dan uzak tutmaktı. Peki, başarılı oldu mu? Kesinlikle oldu! Her şeyden önce Cansu’ya Azra ile aralarında bir şey olmadığını söylemek zorunda kaldı, Cenk ve daima yanında olacağının sözünü de vermekle yükümlü hissetti kendisini. Cansu, o kadar çok bilenmiş vaziyette ki Azra’ya karşı, içinden bambaşka birisi çıkmış gibi adeta. Ya da en basit deyimle, Cansu zaten buydu! Önceden de Azra’ya karşı bir öfkesi, bir kıskançlığı vardı ve söz konusu Cenk olduğunda, içindekileri çok rahat bir şekilde dışarı saldı.
Cansu, intihar girişimiyle bir sıfır Azra’ya galip durumda, şu anda. Ancak Cenk’i, Azra’dan uzak tutmayı başarsa da sevgisini ondan alamayacağının da gayet bilincinde. Dolayısıyla bundan sonraki hedefi de Azra’nın canını acıtmaktan başka bir şey değil. Onu üzecek, hatta yıkacak olası bütün ihtimallere de sıkı sıkı tutunmaya hazır bir durumda.
Daha önceki yazımda Mert’in velayetinin Sumru’da olduğunu ve neden bunu Azra’ya karşı kullanmadığını sorgulamıştım. Bu bölüm, Cansu’nun içendeki intikam duygusunun, Mert’e olan sözde sevgisini de öldürmüş olduğuna şahit olduk. Mert’i Azra’ya karşı kullanma peşinde ki bunda başarılı olacağına da inancım sonsuz. Neticede Mert, Sumru annesiyle yaşamayı istiyor ve Mert için yaşam koşulları – her ne kadar Azra, Çelen konağında yaşıyor olsa da – Sumru’nun yanında daha sağlıklı. Öte taraftan, Mert’in Azra’nın yanında kaybolması, muhtemelen onun elini mahkemede oldukça güçsüzleştirecektir. Mert’in velayetinin Sumru’ya verilmesi, Azra için büyük bir yıkım olacaktır. Cansu’nun öfkesi, Sumru’nun zekâsından üstün çıkınca, Mert’i Azra’ya karşı kullanması kaçınılmaz bir son oldu.
Kadir’in Cansu’nun üzerinden kurduğu planı istediği şekilde işletmesinin ardından, Melis cephesinde de yol kat etmesi, onun elini daha da güçlendirmişti ancak işler pekdte onun düşündüğü gibi gitmedi. Tek derdi kardeşinin intikamını almak olan Kadir, teknede Melis’ten duyduğu cümlelerle, bir an duraksama ihtiyacı duydu kendisinde. Hatta belki de kendisini sorgulama… Zaten bir erkek tarafından kırılmış geç bir kadındı, Melis ve Kadir’in aslında Melis’in durumunun da kardeşinden bir farkı olmadığını görmesi, onun ilk kez ‘’Belki ben de sandığın kadar iyi değilimdir.’’ diyerek kendisini sorgulamasına sebep oldu. Melis’in, zamanla Kadir’in yumuşak karnı olacağından hiç şüphem yok. Belki de onun öfkesini kontrol altına alıp bildiği şeylerin doğru olup olmadığını bir kez daha sorgulamasına vesile olacaktır, Melis.
Bölümde beni ciddi anlamda etkileyen bir diğer konuysa Hüsniye teyzenin kızına kavuştuğu sahne ve ardından huzurla gözlerini kapayıp sonsuzluğa gitmesi oldu. Olaya biraz duygusal bakacak olursam: Küçük Ali’nin annesine kavuştuğu sahne, beni haddinden fazla sarstı. Ne annesinin gidişine öfke duymuş, Ali ne de onu beklemekten vazgeçmiş. İşten dönen annesine koşup ”Hoş geldin.” dercesine sarılıp kabullendi annesini, Ali. Hüsniye teyze son demlerini yaşarken kızını görüp onu ve torununu ahretliğine emanet ederek sonsuzluğa bıraktı kendini. İki kardeşin hikâyesinin, Hüsniye teyzenin ölmesiyle biteceğini düşünmüyorum açıkçası. Melek’in hikâyede bir yeri olmalı muhakkak. Uzun zaman önce başka birisiyle gidip oğlunu ve annesini terk ettiğini öğrenmiştik zaten, daha önceki bölümlerde. Ancak Melek hakkında bundan başka bildiğimiz pek bir şey yok, şimdilik. Ortada bir de henüz görmediğimiz şiddet gösteren koca mevcut. Melek, kocası ve Ali’nin kurguda çok farklı bir yer kaplayacağını düşünüyorum. Tabii ki de kim olduğunu henüz bilmediğimiz Ali’nin babası var. Fikir yürütmek için Melek’i biraz daha tanımamız gerek sanırım.
Bu bölüm, neredeyse bütün karakterlerin hayatına bir nebze olsun dokunan bir bölüm oldu. Kavuşmalar, sonsuzluğa uğurlamalar ve pişmanlıklarla birlikte nefretle körüklenmeler… Kimi sevgisiyle sınandı, kimiyse vicdanıyla; kimi sabrıyla sınandı, kimiyse kalbinde beslediği ufacık iyilik kırıntılarıyla… Her savaşın bir kazananı ve bir de kaybedeni olur muhakkak. Ancak bilinen bir gerçek varsa o da kötüler hep kazanır, iyilerse en son…
Genel Notlarım:
- Arda ve Ceyda’nın okuluna gelen yeni kız, işleri biraz karıştırdı sanırım. Ceyda kıskançlık krizlerinde. Arda’ysa arkadaşlık modlarında. Çok ayran gönüllüymüşsün be Ardacığım. Yakıştı mı?
- Bizim bir Gönül ablamız vardı, sanırım. İki bölümdür pek bir ortada yok. Merak ettim açıkçası. Bir sorayım dedim.
- Fatma, Sumru’yu parmağının ucunda oynatmaya başladı bile. Sumru’nun hem kocası hem de Fatma tarafından sıkıştırılması, beni oldukça mutlu ediyor. Fazlasıyla eğlenceli. Ancak en çok merak ettiğim, Cansu’nun babasının varlığını öğrendiğinde tepkisinin ne olacağı. Açıkçası ben Cansu’nun bu sonradan çıkma babaya tepkiyle yaklaşacağını düşünmüyorum. Aksine ondan güç ve yardım alacağına inanıyorum. Özellikle Cenk ve Azra konusunda.
- Mesut köşeye sıkıştı. Açılan dava onun gözünü bir hayli korkutmuş olacak ki oradan oraya savrulup duruyor.
Bölümde emeği geçen herkesin yüreğine sağlık. Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın.