Yazar: Şeyma BULUT
Kuzgun, daha ilk tanıtımları dönmeye başladığında beni yakalamıştı. Özellikle Barış Arduç ve Burcu Biricik gibi çok sevdiğim iki oyuncunun da başrolde olmasıyla diziyi izlemek benim adıma kaçınılmaz oldu. Kuzgun bu sezon başlayan diğer dizilerin aksine beni daha ilk bölümde cezbetti. Sürükleyici konusuyla, oldukça merak uyandırıcı ve büyüleyici bir hikâyeye kapı açmış. Tanıtıcı özetleri ilk okuduğumda sıradan bir intikam öyküsü olduğunu düşünmüştüm. Ancak ilk bölümden sonra tüm fikrim değişti. Aslında hikaye oldukça tanıdık. Burada hikâyeyi farklı kılan ise Burcu Görgün Toptaş’ın kalemi oldu. Öncesinde “Kara Sevda” dizisinde tanıdığım bu başarılı senarist, Kuzgun’u kaleme alırken de bilindik bir hikâyeyi ince detaylarla ilgi çekici hâle getirmiş. Önceki projesindeki başarıyı baz alacak olursak klasik olsa bile -nitekim Kara Sevda da öyleydi- hoş detaylarla klasik olmaktan bir şekilde çıkartıyor.
Kuzgun için klasik derken kastım da şu; bilinen bir hikâye var ortada ancak detaylarına inildiğinde o klasiğin içerisine dağıtılan farklılığı ustaca işlemiş senarist. Hikayenin başlangıcında ihanete uğrayan küçük çocuk geçmişinin intikamı için geri döner. Geçmişinden kaçan, tüm hayatını kaybeden çocuk kendisine uzaklarda başka bir hayat kurar, karanlıkta yaşamaya devam eder.Onun kayıpları başkalarına büyük kazançlar getirmiştir ve o çocuk, tüm kaybettiklerini geri almak için düşmanlarının karşısına dikilir.. Sonra birden tesadüf eseri geçmişinden gelen bir hayalet karşısına çıkar ve intikam almak ister. İşte bu bilinen hikâyenin aralarına sıkıştırılan, aslında tüm hayatını intikamına adayan çocuğun adım adım hedefine yönelmesi öyküyü ilgi çekici kılıyor. Bölümün sonlarına doğru tüm yaşananların Kuzgun’un planı olduğunu görüyoruz. Bu ince işlenmiş plan, alışagelmiş bir konuyu da karakteri de ilgi çekici yapmaya yetmiş.
Kuzgun’un başrollerinde oldukça başarılı isimleri görüyoruz. Kiralık Aşk ile hatırı sayılır bir kitleye ulaşan Barış Arduç ve Hayat Şarkısı ile oldukça başarılı olan Burcu Biricik. Öncelikle itiraf edeyim öncesinde kötü birkaç film ve dizide oynayan Barış’ın Kuzgun gibi bir karaktere nasıl hayat vereceği benim için merak konusuydu. Dizinin daha ilk dakikalarında büyük kitlelere ulaşmasını sağlayan Ömer İplikçi karakterinin kırıntısını bile görmedim. Barış, mükemmel giymiş rolünü. Bir oyuncu bir önceki işinden sıyrılabildiği zaman doyurucu oluyor. İzlenesi kılıyor diziyi. Barış’ın rolüne uzun süre çalıştığı , emek verdiği öylesine belli ki bu sesinin tonuna kadar işlemiş desem abartı olmaz. Karakterini içselleştirdikçe, hikâyesi derinleştikçe Barış’ın karakterine daha da fazla bürüneceğine şüphem yok. Burcu Biricik ise öncesinde fenomen olmuş bir karaktere hayat vermişti, Hülya Cevher. Burcu’nun performansına kötü diyemeyeceğim ancak üzerine giydiği karakteri daha fazla sindirmesi gerektiğini düşünüyorum. Barış’la olan ikili sahnelerinde özellikle ciddi bir uyum sorunu var. Karşıdan bakıldığında göze oldukça iyi görünen bu ikili, sahnelerde aynı uyumu gösteremediler ne yazık ki. Burcu’nun solo sahnelerini ne kadar çok beğendiysem, Barış ile olan ikili sahneler de bir o kadar vasattı. Burcu ve Barış’ın bir şekilde bu uyum sorunlarını çözmeleri gerekiyor. Aksi halde bu tip dizilerin olmazsa olmazı olan çiftlerin kimyası konusunda sorun yaşayacaklardır.
Dizide sevdiğim ayrıntı ise aksiyon sahneleri oldu. Özellikle yakın dövüş sahneleri oldukça başarılıydı. Burada uzun yıllarını spora adayan Barış Arduç’un başarısı olduğunu düşünüyorum. Bar kavgasında, oyun havası ile verilen dövüş sahnesi tartışmasız bölümün en iyi sahnesiydi. Rejinin ilerleyen bölümlerde bu hataları göz önüne alarak daha başarılı bir kurguyla karşımıza çıkması gerekiyor.
Burada bir parantez açmak istediğim bir oyuncu var,Hatice Aslan. Kendisi oldukça başarılı bir karakter oyuncusu.Bugüne kadar hayat verdiği tüm karakterleri on üzerinden on bir diyebileceğim bir performansla sundu seyircisine. Meryem’i fazla göremedik ama kuş evinde oğlunun ölmediğine dair umutlarını anlatırken çok başarılıydı. Levent Ülgen’in ise Rıfat için biraz daha mesai harcaması gerektiğini düşünüyorum. Bulunduğu ortamdan rahatsız olan biri imajını çizen Rıfat, yaşadığı hayatı kendisi seçmiş bir insan. Ancak bu durum bana hiçbir şekilde geçmedi. Karakterin biraz daha açılması gerektiğini düşünüyorum.
Genel anlamda başarılı bir hikâyeye sahip olan Kuzgun‘un bu hatalar giderildiğinde çok daha iyi olacağını düşünüyorum. Hikâye, derinleştikçe Akça Kuzgun’u belirginleştikçe daha lezzetli olacaktır. Bölüm kurgu ve rejisi dışında fena değildi. Daha iyi olabilirdi ama ilk bölümün günahı olmaz, diyelim. Emeklere sağlık.Kuzgun devam ettiği sürece her hafta bölüm analizlerimle sizlerle olacağım. Yazıma Şems-i Tebrizi’nin dizeleriyle son veriyorum, haftaya görüşmek üzere.
“Düzenim bozulur,
Hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme.
Nereden bilebilirsin
Hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”