YAZAR: Şeyma BULUT
Kadere inanır mısınız? İnsanların kader anlayışı iki şekildedir: Birincisi, birilerinin o kaderi çizdiğine inanır insanlar. İkincisi de kendi kaderini kendisi çizenler. Ben kadere inanıyorum ancak onun bir güç tarafından yazıldığına değil özgür iradeyle insanlar tarafından çizildiğine inanıyorum. Her insan, yaptığı tercihlerle kendisine bir yol çizer. Bu yolun sonunda onu neyin beklediğini yaptığı seçimleri belirler. Bu hafta Çarpışma’da yürüyecekleri yolu seçenlerin, o yolun sonundaki acılarına şahit olduk. Yolun sonunda mutluluk bekleyenlerin zor da olsa iyiyi seçmeleri şarttır. Seçmedikleri takdirde hikâye bittiğinde kaybetmeleri de kaçınılmaz olur. Tıpkı Belma, Demir ve Yakup’ta olduğu gibi. Onlar küçük menfaatleri için bir hayat seçtiler ve bedelini de ödeyecekler. Yakup o bedeli canıyla ödedi. Açıkçası içim bir rahatladı ki size anlatamam. Seni hiç sevmedim “seksek”, gittiğin yer oldukça sıcaktır umarım.
Cansız da diğerleri gibi tüm hayatı boyunca yaptığı tercihlerle sınanan bir adam. İlk bakışta acı çeken bir “baba” görüntüsü çizse de yürüdüğü yoldan asla vazgeçmedi. Bu yolda iki oğlundan oldu ancak yine de vazgeçmedi. Kurtlar Vadisi dizisinde Süleyman Çakır yaşadıkları hayatla ilgili şöyle demişti: Dişine bir kere kan bulaştı mı, kolay kolay vazgeçemezsin bu duygudan. Cansız’ın ki de o hesap… O kana alıştı. Bir bağımlı gibi bu hayatı yaşamaya devam etti ve ediyor. Bilmem hatırlar mısınız bundan birkaç hafta önce bir yazımda Cansız’ın yoluna çıkması durumunda oğluna da acımayacağını söylemiştim. Önceki iki bölümde acaba ben mi yanlış analiz ettim diye düşünmeme sebep oldu kendisi. Fakat bu hafta, adamlarına zorunda kalırlarsa Kadir’i vurabileceklerini söylediğinde haklı olduğumu gördüm. Bu tip adamlarda aile kavramı yoktur. Merhamet ya da karşılıksız sevgiyi hatta sevgiyi anlayamazlar. Denir ki bir insan birini öldürdüğünde ruhundan bir parça kaybeder. Öldürmeye devam ettikçe yavaş yavaş içindeki insanlık duyguları da yok olur ve insan görünümlü bir canavara dönüşür. Cansız için söylenmiş gibi değil mi? Cansız, o kadar çok can aldı ki artık hisleri yok, sadece anılarından gelen ufak görüntüler var. İşler istemediği bir hâl alınca da o anılar yok oluyor. Onun gibi biri için hikâyenin en son sayfası açıldığında asla iyi bir final yoktur. Tarih sayfaları bu tip adamların korkunç sonlarını yazar her zaman.
Aslında Veli de Kadir de kader ortakları bana göre. İkisi de ailesini kaybetti. İkisinin de ailesinin katili aynı kişi. Cansız, şimdi bu çok tehlikeli iki düşmanla karşı karşıya. Kazanması pek de mümkün görünmüyor. Hele de bu iki eski dost bu hususta iş birliği yaparsa o yolun sonu Cansız için çok yakın. Cansız’ın bu iki düşmanına karşı ne yapacağını çok yakın zamanda göreceğimize eminim.
Bu hafta bölümü izlerken biraz sıkıldığımı ve bunaldığımı itiraf etmem gerekiyor. Geçen haftaki yazımda da dediğim gibi artık sona yaklaşırken Çarpışma gibi bir dizide beklediğimizin çok altında bölümler izliyoruz. Dizi yine aynı durağanlıkta devam ediyor. Araya serpiştirilen birkaç kovalama sahnesi de beni pek tatmin etmiyor açıkçası. Konunun artık bağlanması gereken son bölümlerine girdik ancak hâlâ sanki on bölümleri varmış gibi ilerliyor kurgu. Bu da beni biraz sıkıyor açıkçası. En azından kalan bölümlerde aksiyon ve heyecanın daha üst seviyede olmasını bekliyorum kendi adıma.
Ufak da bir ekleme yapayım. Kadir annesini çok uzun yıllar görmemiş biri olarak onu evine alacak kadar affetmişse biraz duygu dolu sahneler bekliyor insan. Düzenli olarak annesine “Bana yalan söyleme, beni kandırma!” demesiyle almıyoruz o duyguları. “Anne” demesi içime işledi, evet ama o kadar. İkili arasında daha duygusu yoğun ve kalbi titreten sahneler bekliyordum maalesef aldığım sadece hayal kırıklığı oldu.
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.