Yazar: Tuğçe Yeliz
Bu yazın ses getirebilecek diziler listesinin kuvvetli bir adayı olan Her Yerde Sen, ilk bölümüyle evlerimize konuk oldu. Verilen tanıtımlar, yapılan reklamlar, cast seçimi beklentiyi yükselten etkenlerdendi. Hâl böyle olunca bölüme olan ilgi ve merakım giderek arttı ama her ne kadar bölümü yer yer gülerek izlemiş olsam da içime sinmeyen, tam olarak kafamda oturtamadığım bir şeyler vardı sanki ve o eksik “hah, işte budur!” dememe engel oldu.
En başta belirtmeliyim ki Her Yerde Sen, romantik komedi türünün sınırları içinde farklı bir konuya sahip. Alışılmışın dışında zengin/fakir tiplemesinden uzak, değişik bir öykü. Kaldı ki olayların geçtiği mekânlar ve kostümler hikâyeyi besleyici nitelikte hazırlanmış, güzel bir dünya kurulmuş yapıma. Ancak jenerik dahil bu bahsettiğim unsurları ne kadar sevdiysem de montajdan da bir o kadar rahatsız olduğumu vurgulamak isterim. Sahne geçişleri çok seriydi. Dizilerin sürelerinin uzunluğunu hesaba kattığımda bu kadar hızlı geçen sahnelerde bir “Nereye yetişiyoruz?” dediğimi hatırlıyorum. Geçişlerin bu kadar hızlı olmasına rağmen bölümün ritminin zaman zaman düştüğünü hissettiğimi de eklemek isterim. Görünen o ki ilk etapta rejide biraz sıkıntı var gibi ama bu sorunların ilerleyen haftalarda çözülebileceğini düşünüyorum. Bunların dışında yaz dizilerinin kalıplaşmış senaryolarından alışmış olduğumuz üzere konunun nereye doğru ilerlediğini az çok kestirebiliyoruz artık. Bunu dikkate alarak varacağı noktayı kafa karıştırmadan ve izleyiciyi sıkmadan uzun yollardan geçerek anlatmak yerine derdini ilk on beş dakikada ortaya koymak yapıma ekstra bir artı kazandıracaktır.
Ana karakterlerinin birbirlerine zıt oluşlarını da sevdim ama iki karakterin de törpülenmesi gereken yanları var. Biri çok feminist ve kontrolcüyken diğerinin bir o kadar kuralcı ve akılcı oluşu, karakterler biraz da büyük canlandırılınca bir miktar “fazla” geldi, bana. Uyumları ve enerjileri güzel. Her ne kadar “tatsız” bir karşılaşma yaşamış olsalar da ilerleyen bölümlerde ev için verecekleri mücadelelerini, çitanın ve savaşçı kızın kural tanımayan evrilişini keyifle izlemeye devam edeceğim. İkilinin çekişme sahneleri kadar, iyi anlaşıp romantik anlara ışık tuttukları anlar da ilgimi cezbetti. Hem bu kadar didişip hem de yeri geldiğinde bu kadar yakın olmak kalplerin son sözünü çok yakında söyleyeceği izlenimini uyandırdı. Bakalım roller değişecek mi? Kim av, kim avcı olacak? Merakla bekliyorum. En az onlar kadar dikkatimi çeken bir çift daha vardı bölümde: Ayda ve İbo. Bu ikilinin ismini de dizi yayın hayatına devam ettiği sürece daha çok duyacak gibiyiz, ben şimdiden uyarayım.
Cast seçimini genel olarak iyi buldum ama oyuncu rejisine büyük iş düşüyor. Özellikle şirket sahnelerinde ya da ani çıkış gerektiren temposu yüksek sekanslarda oyunculukların biraz küçülmesi gerek gibi geldi bana. Performansların biraz daha minimalize edilmesi hem izleyicinin sahneye kolay adapte olmasını sağlar hem de göz yorulmasını engeller ve karakterleri de daha doğallaştırır. İkili ilişkilerden ziyade karakterlerin her birinin yetenekli birer iş insanı olmalarını, özgüvenli oluşlarını, kendi ayakları üzerinde durmalarını; cesaretlerini, arkadaşlık ilişkilerini ve özellikle de hayvanlara verilen önemi takdir ettim.
Ana çatışmanın çok güçlü olmadığını hesaba katarsak ilerleyen bölümlerde merak unsurunun nereden sağlanacağını kestiremiyorum. Romantik komedi türünün gereği çok katmanlı da değil. Bu nedenle yan karakterlerin öyküye daha iyi bağlanması ve çatışmayı güçlendirmesi gerektiğine inanıyorum. Ayda ve İbo ilişkisi, evi satan kız kardeşlerin hikâyesi, pasta dükkânı sahibinin öyküye daha iyi monte edilmesi yan çatışmaları çoğaltacak ve hikâyeye biraz daha avantaj sağlayacaktır. Böylelikle yeni merak unsurları yaratacak bir öykü ortaya çıkarılırsa senaryo daha da renklenebilir ve tempoyu düşürmeden ilerlemesi mümkün olur.
Bölüm boyunca müzikler bana fazla yüksek geldi. Zaman zaman diyalogları anlaşılmaz hâle getirecek kadar baskındı. Umarım ilk bölüme özgü bir durumdur yoksa oldukça keyifli diyaloglar boşa çıkıyor maalesef. Ben oldum olası müziğin öyküye renk katma işlevi görmesi gerektiğine inanırım. Öykünün önüne geçince benim için tatsız oluyor. Müzikleri hareketli ve dizinin ruhuna uygun bulsam da yüksekliğinden gerçekten rahatsız oldum.
Artısıyla eksisiyle, iyisiyle kötüsüyle merakla bekleyip evimize konuk ettiğimiz Her Yerde Sen’i izlemeye devam edeceğimi belirterek Dizi’SİN’de her bölümünü sevgili arkadaşım Şeyma’nın yorumlayacağını ekleyip kalemi kendisine bırakıyorum.
Reyting anlamında da iyi bir giriş yaparak yayın hayatına başlayan bu cıvıl cıvıl dizinin daima listede önü açık, şansı bol olsun. Yazan, çeken, oynayan herkesin emeklerine sağlık. Sevgiler…