Yazar: Sinem ÖZCAN
Aylardır ha bugün ha yarın diye beklediğim tanıtım, “Haziran’dan önce gelmez, bu!” diye umudumu kesmişken birdenbire çıkıp geliverdi. Öylesine hazırlıksız, öylesine sürpriz yakaladı ki beni; gördüğüm anda fragman olduğunu fark etmeyip fotoğraf zannettiğim ve her zamanki “yakında” sözüyle dellenip fragmanın altına döşendiğim doğrudur.
İlk şoku atlatınca ( ki bu tanıtımı 2 kez üst üste izledikten sonra oldu ancak) diziyle ilgili şimdiye dek çıkan haberleri ve izlediklerimi zihnimde bir evirip çevirdim.
Hangimiz Sevmedik’le ilgili bildiğim ilk özellik romantik – komedi janrında olacağıydı. İlk tanıtım da işin komedi ayağına vurgu yapar nitelikte olmuş. Komedi bölümü anlaşılan o ki Cengiz Bozkurt’la ağırlık kazanacak. İlk bakışta bu, çok doğru bir tercih gibi geldi bana. Henüz karakter gözümüzün önünde somutlaşmamış da olsa Cengiz Bozkurt, bu alanda başarılı bir isim ve görünen o ki gerek Altan Erkekli gerek Mehtap Bayri ile hoş sahnelere imza atacak.
Altan Erkekli benim için bugüne kadar hep “Cemal Kozan” oldu. Dev oyunculuğuna “Bir İstanbul Masalı’nda vurulmuş ve ondan sonra izlediğim bütün dizi ve filmlerinde onun etkisinde kalmıştım. Ancak ilk izlenimim “Erol Taş görünümlü Münir Özkul yürekli” Münir Yeşil’in benim gönlümde yepyeni bir köşe edineceği…
İlk fragman, Cengiz Erdoğan ve Altan Erkekli dışında diğer oyuncularla ilgili net izlenim edinmeme imkân vermedi ama ucundan kıyısından anlayabildiğim yine çok başarılı bir Gül Onat izleyeceğiz.
Yeşilçam filmlerinin hareketli ve kalabalık sahneleri, bol renkliliği “Hangimiz Sevmedik”te de korunmuş görünüyor. Durağan, ritmi düşük, karanlık bir dizi izlemeyeceğiz diye düşünüyorum.
Bütün bunlar ilk tespit elbette, diğer tanıtımları hatta ilk bölümü izlemeden ne denli doğru oldukları da tartışılır. Yine de bütün sevimliğine karşın Yeşilçam filmlerinin bir özelliği vardır ki bana göre ciddi bir eksidir. O da bu filmlerde karakterlerin değil tiplerin olmasıdır. Şöyle bir düşünelim: zengin, kötü kalpli baba; fakir ama yüreği temiz bir başka baba; çocukları için saçını süpürge eden anne; zengin kız, fakir delikanlı, her şeyi birbirine katan iyi niyetli ama beceriksiz erkek kardeş/ arkadaş vs… Bütün bunlar o dönem koşullarında ( henüz karakter sineması Türkiye’ye girmediğinden) hele de yazlık sinemalarda çekirdek çitlerken keyifle izlenen ve kim oynarsa oynasın büyük değişikliği olmayan ama halkın sevdiği kahramanlar… Oysa bugün işler biraz değişik, komedi de olsa izleyici tip değil karakter arıyor. Benzerlerinden farklılığı çizilmiş, oyuncuya rolü esnetebilme imkânı sağlanmış, herkesin değil sadece bir oyuncunun canlandırabileceği farklı kimlikler istiyoruz. Bütün bunları niye söyledim? Tek bir endişem var da ondan: Yeşilçam’ı hatırlatan bir dizi yaratan senaristler, umarım ki tip değil karakter yaratmış olsunlar. O zaman bence televizyon tarihinin efsane dizilerinden biri olan İkinci Bahar tadında unutulmaz bir dizi çıkacak ortaya.
Bunu elbette fragmandan anlamak imkânsız o yüzden şimdiden duaya başlıyorum ben. Bütün oyuncular için bunu çok arzu ederim ama özellikle Can Yaman; rolü küçük dokunuşlarla özgünleştirmesiyle, kendi üslubunu katmasıyla benim için çok özel bir oyuncu. Yine, yine ve yine o bambaşka oyunculuğu doya doya izlemek istiyorum çünkü. Dilerim; bütün oyuncuların kendi alanlarını açabildikleri, yepyeni unutulmaz karakterler yaratabildikleri, bayılarak izleyeceğimiz dizilerden biri olsun Hangimiz Sevmedik.