Yazar: Sinem ÖZCAN
Tam 40 hafta her pazartesi, işten koşa koşa gelip ekran başına geçtim, tam 40 hafta bölüm bitince fragman bekledim, merakla ve tam 40 hafta televizyonu kapayıp yorumun başına oturdum. Sanırım, ilk kez ne yazacağımı doğru dürüst düşünmeden, plan program yapmadan öylesine dökülecek zihnimdekiler. Hâliyle bölüm yorumu değil, veda mektubu olacak.
Komediyle başlayıp dramla bitirdik, Hangimiz Sevmedik’i. Açıkçası beklemediğim ve içine girmekte biraz zorlandığım, farklı bir finalle uğurladık onu. Anlaşılan, Münir Baba bir ömür mutlu yaşadığı Adile’sine sevdasını, zihninde “Gerçek aşk, kavuşamamaktır.” ilkesine uyarlamış. Biz 39 bölüm boyunca onun son beş yılda kendi kendine kurguladıklarına tanık olmuşuz.
Final bölümünü hariç tutarak baktığımda aslında öykünün bütün düğümleri birer birer çözülmüştü. Adile ve Münir de birlikte olma yoluna girmişlerdi. Kıs
Her öykünün başı olduğu gibi sonu da var. Eğer son göründüyse oyalanmadan toparlanmasından yana oldum hep. Her iyi öykü, iyi bir finali de hak ediyor bence. Bu yüzden olsa gerek “Devam etseydi…” duygusu da pek yaşamıyorum. Finalin biçimini ise “şaşırtıcı ve can acıtıcı” diye adlandırabilirim. Açıkçası Alzheimer,
Hangimiz Sevmedik; kalabalık kadrosuyla, komedi anlayışıyla, tiplemeleriyle Yeşilçam’a bir göndermeydi. O filmlerin nahifliğini, sıcaklığını ve dünyasını nostaljik bir bakışla vermeyi hedeflemişti. İyi niyetin, anlayışın, dostluğun ve sevginin altını ısrarla çizdi.
İzlerken zaman zaman eleştirdim, zaman zaman “böyle değil şöyle olsa…”
Artık artıyı eksiyi değerlendirmenin pek de anlamı yok. Şimdi ortadaki emeği görüp takdir etme zamanı…
Her şeyden önce ihanet – entrika – para – kötülük kolaycılıklarına sapmadan da hikâye kurmanın mümkün olabildiğini gösterdikleri için Başak Angigün ve Alphan Dikmen’e teşekkürler…
Hikâyenin ruhunu çok iyi yakalayıp farklı bir dünya kurmayı başardığı ve bu dünyayı enfes flashbackle
Adile ve Münir karakterlerini usta oyunculuklarıyla kanlı canlı, gerçek varlıklara dönüştüren Gül Onat ve Altan Erkekli’ye; yarı yolda teslim aldığı Itır’ı hiç olmadığı kadar yaşayan, sıcak ve sempatik bir kadına dönüştüren Yeliz Kuvancı’ya; Emel’in o narin, tertemiz ruhuna çok doğru yaklaşıp onu hepimizin prensesi yapmayı başaran Pelin Ermiş’e teşekkürler…
Şener’den nefret etsem de onu canlandırmasındaki başarısını hiç göz ardı etmediğim Cengiz Bozkurt’a ve Şener yüzünden biraz uzak dursam da Ayşen’i iticilikten kurtaran Mehtap Bayri’ye teşekkürler…
Benim gizli komiğim, dizinin en beğendiğim tiplemelerinden biri Feridun’a hayat veren Doğa Konakoğlu’na teşekkürler…
Hangimiz S
Dizinin bana göre en iyi yazılmış karakterinde, İlyas’ta, harikalar yaratan; her sahnesini büyük beğeniyle izlediğim, oyunculuğuna hayran olduğum Bülent Şakrak’a teşekkürler…
Şerif Erol, Deniz Oral, Tuba Erdem, Bağış Angigün, Selma Kutluğ, Veysel Di
Ekran gerisinde, sette emeği geçen herkese yürekten teşekkürler…
Veeee… Sevgili Can Yaman… Hangimiz Sevmedik’i asıl izleme sebebim, bu dünyayla tanışma aracım… Tarık’a bir ruh verdiğin için, en sıradan sahneye dahi küçük dokunuşlarla farklılık kattığın için, yakışıklı – jön tiplemesinin özgün bir kimliğe dönüşmesini sağladığın için, her duyguyu başka bir tatla vermeyi bildiğin için binlerce teşekkürler…
Her hafta sevdiğimi, sevmediğimi; düşündüğümü, hissettiğimi okuyan herkese de ayrıca teşekkürler. Bir gün bir yerlerde yeniden karşılaşmak dileğiyle…
Sürçülisan ettimse affola!