Güvercin benim için izlemesi, yazması aşırı keyifli bir iş oluyor her geçen hafta. Artık buradan sonra bu hikâye nasıl açılır diye her sorduğumda daha farklı bir yola girmiş buluyorum kendimi.
Geçtiğimiz hafta diziye Zülüf’ün Ahmet Cibranoğlu’nu öldüren silahın benzerini bularak Kenan’ın karşısında dikilmesi ve patlayan silah sesleriyle veda etmiştik. Zülüf ne yaşarsa yaşasın bu haftaya kadar kafasındaki şüphelerden bir türlü arınamıyordu. Bunun da en önemli sebebi empati yoksunluğu. Kendisinin ve ailesinin yaşadıklarına o kadar odaklı ki bir türlü Kenan’ı anlayamadı. Halbuki biraz büyük resme bakabilseydi görecekti. Ailesinin yaşadıkları zor ancak onlar bu acılarla yaşarken Kenan da gününü gün etmedi. Defalarca anlattı ona hayatının nasıl alt üst olduğunu. Nelerden vazgeçtiğini. En azından artık anladı diye düşünmek istiyorum.
Kenan’ı vurarak da Ökkeş’e istediğini vermiş oldu. Ökkeş yaşadıklarını yaşatma şansını geri tepmeyecek ve tabi ki bildiğini okuyacaktı. İki kardeş yine hiç beklemedikleri şekilde karşı karşıya geldiler. Kenan Zülüf’ü korumaya çalışırken kardeşiyle arasındaki bağları iyiden iyiye de koparmış oldu. Aslında benim de beklentim bu değildi Kenan’dan. Şaşırmadım desem yalan olur. Her ne olursa olsun bu adam Zülüf’ü kimsenin anlamadığı şekilde anlıyor. Yaşadığı buhran ve karmaşayı görüyor ve kızgınlığı geçtiği anda da şefkatini gösteriyor. Kenan gibi adamlar kaldı mı yahu? Ben bile Zülüf’e oldukça öfkelenmiştim. Oysa onu anladı, sakinleştirdi. İdeal erkeğin ete, kemiğe bürünmüş hâli gibi.
Zülüf de sonunda bu iyi adamı anlamaya başladı. Kenan yaptığıyla onun hem güvenini kazandı hem de az da olsa duvarlarını indirmesine sebep oldu. Yıllarca içinde tuttuklarını bir bir anlattı kocasına. Gördüklerini, yaşadıklarını. Yine de eminim ona inanacağını asla düşünmemiştir. Ben de tahayyül edemezdim. Sonuçta ölen onun babası. Hayatları birden alt üst oldu. Doğru bildiğine inanarak “Ne saçmalıyorsun sen de?” diyebilirdi. O ise “Sana inanıyorum, ben de araştıracağım!” dedi. Böylece Kenan ve Zülüf ilk kez aynı safa geçmiş oldular. İki yol arkadaşı olarak bu işin üstüne gidecekler ve çözeceklerdi. Keşke her şey bu kadar basit olsaydı. Bir olayda bilinmeyen, bilinenden fazla olunca işler oldukça karıştı.
Geçmişin izleri belirginleştikçe bu izleri yaratanlar için de zamanla yarış başladı. Bilhassa bütün olayların merkezindeki isim olan Celil için tehlike çanları çalıyor. Zülüf’ün peşinde olduğu yetmezmiş gibi bir de Kenan çıktı başına. Zülüf’ten pek korkmasa da yeğeninin bu olaya dahil olmasından ödü kopuyor. Zira Kenan kimseye benzemeyen, akıllı ve analitik zekâsı da yüksek bir insan. Daha dosyalara bakar bakmaz açığı hemen yakalıyıverdi. Tabi zekâ her şeye yetmiyor. Kenan’ın bir zaafı var. Ailesine her şeye rağmen güveniyor. Ökkeş’e o kadar odaklı ki annesini ve dayısını gözden kaçırıyor. Düşmanının kim olduğunu bilmezsen kaybedersin.
Kenan yanına Zülüf’ü de alarak iz peşine düşerken Kevsa ve Celil de boş durmadı. İtiraf etmem gerekirse beni bu hafta şoka uğratan Kevsa oldu. Geçmişte olanların bir çoğuna hakim olduğunu elbette biliyordum ama her şeyi bildiğini tahmin bile edemezdim. Ahmet’in ölümüyle alakası olduğunu zannetmiyorum ama olanları kendi lehine kullanmış izlenimi uyandırdı bende. Öncelikle ilk bölümden bu yana merak konusu olan altınlar onun elindeymiş bunca zaman. Celil ve Kasım’ın bunu bilmediği de aşikar. Belli ki kocası kendisinden ayrılmasın diye kardeşini onun peşine takarken diğer yandan da onun da peşine kendisi düşmüş. Kocasını öldürmese de ölümünün avantajını kullanırken masum bir adamın mahvolmasına da sessiz kaldı. Şüphesiz ki bu ölüm bir tek onun işine yaradı. Bedir her şeyini kaybetti. Kasım ve Celil uğrunda bir insanın ölümüne sebep oldukları altınlardan oldular. Bir tek Kevsa kazançlı çıktı. Zira Ahmet hayatta kalsaydı tüm gücünü aldığı soyadını kaybedecek ve şimdiki konumunda olmayacaktı.
Peki, Kevsa neden bu gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyor? Bu soru beni epeyce düşündürdü ve bir sonuca vardım. Eğer gerçekler ortaya çıkarsa Celil’i kaybedecek ve o bunu kesinlikle istemiyor. Tabi ki bunun sebebi kardeşini çok sevmesi değil. Kevsa gücü eline geçirmek istiyor. Bunun yolu da yarım akıllı oğlunu işlerin başına geçirmesi. Celil’e burada ihtiyacı var. Kenan’dan tek başına kurtulamaz. Onu asla yönetemeyeceği de belli olunca bu sırrın sır olarak kalması çok önemli onun adına. Zülüf’ü ciddiye almadı zira onun için basit bir rakipti. Ama Kenan… O işte farklı. Bunun için de artık spesifik bir şeyler yapmalıydı. Hedefleri için yeniden masumları yakmaksa o bunu tekrar yapacak kadar da acımasız biri.
Ben bu haftaya kadar Kevsa’nın da öfkesine sürekli yenildiğini düşünüyordum. Fakat hiç de öyle değilmiş. On adım sonrasını hesap eden, tehlikeli biri o. Öncelikle Ökkeş’i kukla gibi oynatıyor. Kavilerin babasının altınlarıyla iş kurduğunu aklına soktu. Böylece Ökkeş yeniden ortalığı duman etti. Ona da ayrı kızıyorum ama anlıyorum da. Zaten kafasındaki düşünce belli, bir de bunun üstüne birileri sürekli kulağına tam da onun istediklerini fısıldayınca kendinden geçiyor. Yine öyle oldu. Dükkânı darmaduman ederek annesine beklediği fırsatı altın tepside sundu.
Kevsa, en başından bu yana Zülüf’ten kurtulmak istedi. Ne yaparsa yapsın bir kaya gibi karısının yanında olan Kenan’a çarpınca da planlarını değiştirmek zorunda kaldı tabi ki. Kenan’ı durdurmak için önce Zülüf’ü halletmesi lazımdı ve bunun için kızın tüm dünyasını yıkacak bir plan kurdu. Dizinin final sahnesinde beni yerime çaktı desem yalan olmaz. Yıllar önce çaldığı altınları büyük bir ustalıkla yerleştirdi Kavilerin evine. Bununla hem Zülüf’ün inancını kıracak hem de Kenan’a yanıldığını ispat edecekti. Tabi bir de Ökkeş’in yaptıklarını dosta düşmana “Haklı benim oğlum, haklı!” diye gösterme amacı vardı. Sonuncusunu başardığı kesin. Zira altınların oradan çıkması insanları ikna edecektir. Peki ya diğerleri? Orada benim şüphelerim var. Kenan’ın son sahnedeki bakışı bir kabulleniş değil gibi geldi bana. Zekâsının bu kadar öne çıkarılmasından da ben Kevsa’nın tuzağına düştüğünü sanmıyorum. Zaten kim inanır ki? Yani hangi şaşkın cinayet işlediği silahı, evinde saklar? Plan hızlı olunca hataları da fazla oldu tabi.
Güvercin‘de bu hafta senaryo bir adım yukarı atladı. Safların iyice belirginleşeceğine dair şüphem yok. Eğer Kenan bize bugüne kadar anlatılan adamsa kesinlikle önüne atılan bu yeme takılmaz diye düşünüyorum. Ayrıca tabi Bedir de var. Umarım yine kaderimse çekerim, diye kabullenmez üstüne atılan bu iftirayı. Hikâyenin aldığı şekil beni fazlasıyla tatmin etti. Eğer yakalanan ivme sürerse ve hikâye bu şekilde açılmayı sürdürürse tadından yenmez. Senarist değişiminden Güvercin’in etkilenmemesi en büyük arzum olur.
Kafa karıştırıcı ve gerilimli bir bölümdü. Tüm ekibin yüreğine sağlık. Haftaya görüşmek üzere. Yazıma Cemal Süreyya’nın bu güzel dizeleriyle son veriyorum. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.
Ben senin; sevgilin, eşin,
baban, ağabeyin, arkadaşınım.
Biri bitse biri kalır
Seni hiç bırakmayacağım…