Site icon Dizifilm BiZ

Dolunay 4. bölüm

Ferit Nazlı

                                                                                                                   Yazar: Sinem ÖZCAN

Bulut’un geçici de olsa halasına verildiği mahkeme kararından açtık Dolunay’da bu bölümü. Karar geçici ama etkisi kimse için kolay geçeceğe benzemiyor. Demet ve Hakan erken zaferlerinin sarhoşluğunu yaşarken geçmişin intikamını almak adına fazla tedbirsiz davranıyorlar bana göre.

Demet’in, Asuman’dan gelen “Ablam öğrendi.” telefonunu ciddiye almaması bir hata, Hakan’ın Ferit’i sinirlendirebildiğini fark etmenin keyfiyle rahatlayıp bununla eğlenmesi daha büyük hata…(Uyuyan aslanı uyandırıyorsun Hakan, bil istedim.) Onların rehavete kapılması izleyici olarak benim fena hâlde işime geliyor.

Ben Bulut’un velayeti konusunda Hakan’ın hisselerin peşinde olduğunu ama Demet’in gerçekten (en azından şimdilik) yeğenini yanında istediğini düşünecek kadar safmışım. Demek ki henüz Demet’i tam çözememişim. Çocuk sevmemeyi anlarım anlamasına da yine de büyük bir travma yaşamakta olan bir çocuğu bu kadar adice kullanmayı anlayamam. Ferit, asıl kötünün Hakan olduğunu düşünedursun ben Nazlı’ya hak veriyorum. Pirincin içindeki beyaz taştan korkmak gerek.

Allah’tan Bulut, çok akıllı ve sahteyle gerçeği kolay ayırabilen bir çocuk. Onun Demet ve Hakan’a dünyayı zindan etmeye başlayacağını bekliyordum ve başarıyla uygulamaya geçti. Daha ilk günden Demet’i Nazlı’ya muhtaç etmeyi bildi.

Bulut’un Demet’e verildiğini öğrendiğimde onun Nazlı’yı yanına almak isteyeceği geçmişti aklımdan ve Bulut için bile olsa gitmemesinden yanaydım ben. Asuman’ın rezilliği ortaya çıkmasa teklifi kabul etmesine ramak kalmıştı ama neyse ki son anda doğru olanı yaptı. Üstelik verdiği kararla da Ferit’in sadakat sınavını şimdilik geçti.

Bu bölüm Ferit’le ilgili öğrendiğim en önemli detay, babasıyla sorunu yok onun. Nazlı’ya çocukluğundan bahsederken babasını çok sıcak ve sevgiyle andı. Ayrıca ilk bölümden beri gözümün önündeki ayrıntıyı bu hafta fark ettim ki salonda babasının fotoğrafı asılı… Demek ki problem babayla değil doğrudan annesiyle ilgili… Ailesine bağlı görünüyor, ablasıyla da hiçbir sorunu yoktu o hâlde anneyle ilgili geçmişteki problem bence direk ana –  oğul arasında ve bana kalırsa Demet’le de ilişkisi var. Demet’le nişanı bozulduğunda (O sahnede Deniz’e “boşandığınızda” sözcüğü kullandırılmasa iyiydi. Dikkatten kaçmış sanırım ama bir an kafa karıştırdı) Deniz’in ailesinden tepki gelmemiş ama annesi bu noktada yanlış bir tavır almış olabilir. Ferit gibi affetmeyen bir adam için de bu, mesafe koymaya yeter.

Geçen bölüm, Ferit’in Nazlı’yı klasik bir çalışan olarak görmekten vazgeçmeye başladığını düşünmüştüm. Onun Bulut’la ilişkisi ve yaşananlardaki doğru tavrı Ferit’in değişimini hızlandırdı. Her ne kadar düzenini korumak adına yine eski tavrına bürünmeye çalışsa da aradaki buz kırılmaya başladı. İlk defa, Nazlı’yla yaşadıklarını hatırlaması da bunun göstergesi ve benim için “Güzelsin!” iltifatından da önemli.

 

 

Bölüm hoş ve tehlikeli bir yakınlaşmayla noktalandı ama ne yazık ki bunun geçici olduğunu düşünüyorum. Nazlı’nın Asuman’la ilgili gerçeği saklaması işin rengini yeniden değiştirecek. Asuman’ın savunulacak, kollanacak bir tek yanı yok, hepimiz ona öfke ve nefret doluyuz (Gözlerini tatlı kaşığıyla oymak isteğimi zor bastırıyorum.) ama Nazlı onun ablası… Üstelik sorumluluğu onda olan, koruması gereken kardeşi Asuman… Bu durumda akıl her ne kadar “Anlat Ferit’e…” dese de Nazlı, intikam yemini etmiş Ferit’in önüne kardeşini atamaz. Atarsa zaten o sevdiğimiz Nazlı olmaz. Asuman’ın bütün işlevi de bu… Nazlı’yı zor ve içinden çıkılmaz bir ikilemde bırakmak.

Nazlı’nın Ferit’e Japon kültürünü niye sevdiğiyle ilgili açıklamalarını dinlerken önümüzdeki bölümlerin ipuçlarını aldım. Dürüst,onurlu ve ilkeli olduğu için onlara hayran olduğunu dile getirirken farkında bile olmadan Ferit’e koz veriyordu. Ferit, fotoğrafların Asuman’ın telefonundan çekildiğini anladığı anda (Nazlı, bu araştırmadan haberdar değil ve önlem alma şansları da artık yok) Nazlı’yı köşeye sıkıştıracaktır.

Bulut’un geri alınması için o belgelerle ilgili gerçeği keşfetmesi çok önemli elbette ama yeterli değil Demet’in en güçlü yanı evli oluşu. Ferit durumu eşitlemek zorunda… Nazlı’yla anlaşmalı bir evlilik yapacağını tahmin ediyoruz ve bu teklifin Nazlı tarafından itirazsız kabul edilmesi lazım. İşte, Nazlı’nın gerçeği söyleyememiş olması onu tam da burada vuracak. Üstelik Ferit, Nazlı’nın gerçeği bildiğini de öğrenirse şu anki yumuşamasından da duygusallığından da eser kalmayacak ne yazık ki. Ferit’in en önemli özelliklerinden biri affedememesi… Nazlı’yı da bağışlamayacaktır. Büyük olasılıkla da bu sözde evlilikten sonraki en büyük çatışmalardan biri de bu noktadan gelecek.

Bu arada Deniz, Nazlı’ya kendini giderek daha çok kaptırıyor. Şu an Ferit’in tamamen yanında da olsa Nazlı ve Ferit evliliği Deniz’e ikinci bir darbe olacak diye düşünüyorum. İşin diğer cephesinde onun ilgisinin farkında olan Alya var. Alya’nın baştan beri Asuman ve Fatoş’la yakınlığına anlam verememiştim ama bu yakınlık şimdi yerine oturmaya başlıyor. Özellikle Fatoş’un yalanına ortak olması da işleri karıştıracak gibi.

Alya’nın Deniz’e sevgisi kuşkusuz hastalıklı bir sevgi ama kim ne derse desin ben onu sevdim ve açıkçası Deniz’i Nazlı’dan uzak tutacaksa başımın üstünde yeri var. Zira Deniz’i çok sevmeme rağmen Nazlı’nın ihtiyaç duyduğu adamın o olduğunu hiç düşünmüyorum.

Ferit’i soğuk buluyoruz kabul ama bana kalırsa o buzdağı gibi bir adam. Görünenin ötesinde çok daha derin şeyler var. Nazlı’yla bu bölüm simetriyle ilgili yaptığı konuşma benim dikkatimi çekti. Nazlı’nın tutkularını takdir etmesi de yine bir o kadar dikkat çekici. Karşısındakinin tutkusuna saygı duyan adam, “tutku”nun ne olduğunu biliyordur ve bir şeye tutkuyla bağlanmayı bilen de yüzeysel olamaz. O içindeki ateşi, buz görüntüsüyle kapamaya çalışanlardan… Nazlı’nın sıcaklığı onu erittikçe alttaki yakıcılık açığa çıkacak.

Ana öyküyü biraz kenara bırakırsak Fatoş’un yalanı da kendi içinde büyüyerek devam ediyor ve gereğinden fazla kişi olaya dâhil oldu. Hani derler ya iki kişinin bildiği sır değildir diye… Fatoş’ta durum vahim. Tarık şimdilik sussa da Asuman her an açığa vurabilir hele Alya’ya ne kadar güven olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Keşke söyleseydi gerçeği, diyoruz ama o zaman da onun öyküsü nasıl gelişecek, elbette. Giderek kördüğüm hâlini alıyor ve masum bir aldatmaca ciddi bir krize gebe gibi geliyor bana.

Yalanı yüzünden kızsam da ben Fatoş’u seviyorum. Nazlı’ya gerçekten dost olduğuna inanıyorum. Bir Asuman değil sonuçta… Üstelik onun yalanı sadece kendine zarar verecek türden görünüyor şu aşamada. Zengin koca meraklısı olsa da kendine has bir sıcaklığı ve sempatikliği var Fatoş’un. Bu yaratılan rolden çok Öznur Serçeler’in başarısı bana kalırsa. Aslında Fatoş çok kolaylıkla antipatik bir kimliğe bürünebilecek bir karakter… Öznur Serçeler’in ince bir ayarla onu doğru yere konumlandırdığını düşünüyorum.

Özge Gürel’e bu hafta Asuman’la yüzleşme sahnesinde bayıldım. Öfkeyi, hayal kırıklığını, üzüntüyü ve çaresizliği o kadar güzel, o kadar etkili geçirdi ki izleyenlere… Yansıttığı bütün duygulara inandırdı ve hepimizi onlara ortak etti. Ferit’e kendini anlatırken aktardığı coşku da son derece gerçekti. Gerçekten etkilenerek izledim.

Bu hafta Çağrı Bayrak’ın çok yerinde kullandığı yakın planları da çok sevdim hele Ferit ve Nazlı’nın ağızlarına art arda yaptığı zomlar çok nefisti. Renklerle oynamasını çok sevdiğimi de yazmıştım. Bu hafta Ferit’in teras kapısının önünde Dolunay ışığındaki görüntüsünde de resim gibi bir çekim vardı. Emeklere sağlık.

Can Yaman sahnelerine, bu hafta izlediğim röportajının etkisiyle baktım bu hafta. Sıklıkla söylediğim bir özelliği vardır onun. Bambaşka karakterlere hayat verirken kendini tekrar etmez her seferinde bambaşka bir etki yaratır. Bunu yaparken de bir başkasına da hatta kendine de öykünmez. Röportajda daha önce izlediği bir diziden ilham aldığını söylemişti. Gerçekten de başarılı, hırslı, soğuk iş adamı görüntüsü için en doğru adres olduğunu düşündüm ve o etkiyi yakalamaya çalıştım. Can, bir kez daha yanıltmadı beni. Karakterin temelini yakalamış ama onun üstüne tamamen başka bir çatı kurmuş. İlham aldığını söylediği ne karakterle ne de onu canlandıran oyuncuyla en ufak bir benzerlik var. Bana kalırsa sanat tam olarak bu! Gördüğüne kendi yorumunu kendi imzanı atıp onu yepyeni bir kılıfa sokabilmek… Çıkış noktası çok doğru, çıkan sonuç bence çok başarılı.

Geçen bölümün final sahnesinde çok beğendiğimi yazmıştım ama o sahne yarım kalmıştı. Devamıyla birleşince bir kez daha bayılarak izledim. Birbiri ardınca değişen duygular öfkede sonlandı ve tıpkı duruşu gibi dondurucu bir öfke hem Hakan’ı hem Demet’i vurdu. Bakışlardaki o buz gibi nefret çok ama çok başarılıydı.

Bu bölümün en beğendiğim sahnesi de Nazlı’yla finaldeki sahne oldu. Nazlı’dan etkilenmenin belirtileri yine bakışlarla geldi. İlk sahneye tezat bir yumuşaklık vardı. Nazlı’yı dinlerken ilgili ve meraklı, yakınlaştıkları anda o derinlerdeki adamın izlerini veren tutkulu ifade bir anda sahnenin elektriğini yükseltti. Her ne kadar yine yarıda kalan bir sahne de olsa yüksek bir bölüm finali sağladı.

Bir oyuncuyu yaklaşık 3 yıldır izliyorsanız bir süre sonra oyunculuğunu kanıksayacağınızı ve etkisini kaybedeceğini düşünürsünüz. En azından alışıldık bulmaya başlayacağınıza inanırsınız oysa ben her hafta Can Yaman oyunculuğunda başka bir detay başka bir hava ve her defasında “İşte bu!” diyecek bir yan görecek kadar şanslıyım. Her yeni karakteriyle yeni bir oyunculuk, yeni bir bakış ve yeni bir ayrıntı yakalıyorum. Emeklerine sağlık sevgili Can!

Düğümü iyice sıkılaşan Bulut davasının önümüzdeki hafta çözülmeye başlamasını merakla bekliyorum. Emeği geçen herkese teşekkürler…

 

Exit mobile version