Site icon Dizifilm BiZ

Dolunay 11. bölüm

                                                                                                                   Yazar: Sinem ÖZCAN

Üç haftalık bir duraklamanın ardından, bu hafta öykünün yeni bir yol ayrımına geldiğini sezdiren bir bölüm izledim, Dolunay’da. Dengelerin değiştiği, hepsinden önemlisi “sır” konusunun yeniden önemli bir dinamik hâline geldiği bölümdü, bu.

Geçen hafta Ferit’in sözleşmeyi yırtarak Nazlı’yı bir anlamda özgür bırakmasıyla final yapmıştık. Bu, bana Ferit’in artık Nazlı’yı kovalamaktan vazgeçeceğinin işareti gibi gelmişti. Aslında Ferit, olayın biçim değiştirmesine izin vermiş; Nazlı’dan vazgeçmemişti. Onun bu ani hamlesi Nazlı’nın dengesini bozdu. Uzak durması gerektiğini bile bile ve bunu yapmayı samimi olarak istediği hâlde, başaramadığının farkına varmaya başladı. Balık restoranında Ferit’in masasına giden, kendini zorla Sapanca’ya davet ettiren Nazlı, kendine bile gerçeği itiraf etmekten kaçsa da Ferit’in yörüngesine çoktan girdi bile.

Nazlı’nın kendi restoranını açması ve Ferit’in çalışanı olmaması fikri hoşuma gitti. Böylelikle eşit güçler olabilecekler ve aralarında gelişecek her durum bu eşitliğe dayalı olacak. Ferit’in Nazlı’dan kendisine adıyla seslenmesini istemesi de bunun ilk adımı. Gerçi finalde restoranın gizli ortağının Ferit olduğunu öğrendik ve bir biçimde aralarında yine bir iş ilişkisi kurulacak gibi oldu ama bu defa ast üst hiyerarşisi olmadığından eşitliğe zarar vermeyeceğini umuyorum.

Ferit, kendince Nazlı’yı serbest bırakırmış gibi yapıp aslında yakın markaja aldı. Bana kalırsa bu onun aşırı kontrolcü yapısının eksilerinden biri. Sevdikleri söz konusu oldu mu kendini tutamayıp fazla müdahaleci oluyor. Deniz’de de bence aynı hatayı yaptı. Onu kollayıp korumak adına sorulmadan fikir veriyor ve bütün samimiyetiyle de bunu karşı tarafın iyiliği için yaptığını düşünüyor. Ne var ki kimi zaman sevdiklerimizin hata yapmasına izin vermek gerek Feritçim. İstenmeden verilen tavsiye hem değersiz oluyor hem de yanlış algılanıyor. Nitekim Deniz’in zaten var olan hırsıyla tepki vermesine neden oldu ve onunla arasının iyice açılmasına sebep oldu. Şimdi aynı şeyi Nazlı’ya yapmak da bana doğru gelmiyor. Sana ne kardeşim, kız restoranını nasıl dekore ederse etsin… İlk işi onun, içindeki coşkuyu bir anla ve çekil kenara tadını çıkarsın.

Korumacı yapısı nedeniyle tutamıyor kendini ama bu tavır bir süre sonra tıpkı Deniz’de olduğu gibi Nazlı’da da “baskı” olarak adlandırılabilir. (Ben de olsam bunu “baskı” olarak algılardım hemen belirteyim.) Kaş yapayım derken göz çıkarmasından kaygılanıyorum. İster Deniz ister Nazlı ister Bulut fark etmez, bırak hata yapsın, hatta yere çakılsın hatta hatta yara bere alsın. Sonra git, kaldır yerden; elini tut, destek ol; ne yapacaksan yap. Hata yapmadan doğruyu göremeyecekler ki…

İki çift lafım da Nazlı’ya var. Ona söyleyeceklerim bu bölüm elinin ayağına karışmasıyla ilgili değil. Olur o kadar! Kendi duygularını çözüp kafasında ve yüreğindeki savaşı anlamlandırdığında sükûnete erecektir ama ben ona Deniz’le ilgili artık kızmaya başladım. Baştan beri onun Deniz’i arkadaş olarak gördüğünden şüphem yok. Ne var ki karşı tarafın duygularını anlamamak nasıl bir aymazlıktır, Nazlı? Konuşmasındaki imayı fark etmiyorsun anladık,bakışlarını da mı anlamıyorsun kuzum? İlgisini kolayca ve severek kabul ediyorsun ve o ilginin nedenini hiç sorgulamıyor musun? Bu bölüm Deniz itiraf etti edecekken duruma uyanmana da bir şey demiyorum da ondan sonra bir çizgine dikkat etsen keşke.
Deniz’e kızıyorum Alya’nın duygularıyla oynuyor diye ama Nazlı’nın da ondan farkı kalmadı. Hoş Deniz, Nazlı’yla ilgili bir hayal dünyasında yaşadığından Nazlı doğru tavrı sergilese de anlayacağından şüphem var ama yine de Nazlı’ya yakışmıyor bu düşüncesizlik.

Hakan’ın Deniz’i uzaklaştırma ve Nazlı’yla Ferit’i bir araya getirme planı yapmasını bekliyordum. Beklemediğim bu plana Alya’yı dâhil etmesi oldu. İşte orada da kafam karıştı. Zira Alya anlık duygu ve kararlarla hareket eden bir kadın. Hakan ise planlı… Alya’ya verilen sırrın güvende olmayacağını bilmesi gerekirdi diye düşünüyorum. Eğer Alya’nın açık etmesini istediği için kasten söylemediyse tabi ama bu durumda da Ferit’in eline velayetle ilgili koz vermiş olacak. (Kısacası şu an çıkamadım ben o işin içinden)

Alya’nın öğrendiği bilgiyi kendine saklamayacağı aşikâr. Deniz’i Nazlı’dan uzak tutma aracı olarak düşünüp onunla bunu kesinlikle paylaşacaktı ki öyle de oldu. Şimdi top Deniz’de. Nazlı’ya zarar gelmesin diye susar mı? Sanmam. O da yüzleşecektir diye düşünüyorum. Ya Nazlı’yla ya da Nazlı’dan Ferit’i soğutmak için Ferit’le. (Henüz karar veremedim hangisi daha Denizce olur diye) Her durumda olay, artık sır olmaktan çıkacak ve Ferit çok da uzun sürmeden bunu öğrenecek gibi geliyor. İşte bu da öykünün merkezinde bir değişiklik yapabilir.

Sapanca’da Nazlı’yı Ferit’in odasında görünce açıkçası bir kızdım. Daha önce defalarca izlediğimiz yanlışlıkla aynı odada kalma durumu yeniden ısıtılıp önümüze getiriliyor diye korktum ama neyse ki basit bir yanlışlıkta bırakıldı ve konu oraya saptırılmadı. Buna da çok sevindim.

Benim Dolunay’da sevdiğim şeylerden biri bölümlere yerleştirilen müziklerin güzel ve anlamlı oluşları… Bu defa da Ferit’ten piyanoda Beethoven’ın Ayışığı Sonatı’nın bir bölümünü dinledik. Ayışığı Sonatı’yla ilgili birkaç rivayet var ama biri ilgimi çekti: “Sonat, bestecinin büyük aşkı güzel Kontes Giulietta Giucciardi’ye adanmış. O günlerde kontese tutkulu bir aşkla bağlanan Beethoven arkadaşı Wegeler’e yazdığı mektupta: “Şimdi tekrar biraz daha mutlu yaşıyorum ve insanlar arasına karışıyorum. Bu değişikliği; beni seven ve benim de sevdiğim sevimli, büyüleyici genç bir kız yarattı. İki yıldan beri tekrar biraz mutluluk duyuyorum.” diyor. Şimdi söyler misiniz, ben nasıl bu hikâyeyi alıp da Ferit’e uyarlamayayım? İlk bölümden beri Ferit’in duygularını alışılageldik biçimde açmayacağını düşünüyorum. Bu sebeple de müziklerle yapılan bu göndermelere bayılıyorum. Kimin fikri, kimin seçimiyse yürekten kutluyorum.

Bölümde en beğendiğim Can Yaman sahnesi de aynı sahneydi. Kendinden emin, mükemmeliyetçi Ferit; gönüllü olmadığı, üstüne üstlük kusursuz yapamadığı bir işe zorlanmıştı. Kendi ifadesiyle “rezil olmak” istemiyordu. Dış dünyaya daima mükemmel görünmeye çalışan bir adamın, bu görüntüsünü kıran ve ona rahatsızlık veren bir duyguyu yansıtması gerekiyordu. O sahnede piyanonun yanına geldiği andan itibaren Ferit’in yaşadığı huzursuzluğu ve kaygıyı hissettim Sevgili Can’ın jestlerinde. Etrafı kolluyor, ellerini ovuşturuyor ve tedirgin… Her ne kadar doğru hareketlerle ve sakince oturduysa da tabureye oradaki kaskatı duruş, huzursuzluğunu olduğu gibi geçirdi. Parmakların tedirgin hareketi ve yüzündeki gergin tebessüm yaptığı işten ilk anda mutlu olmadığı izlenimi veriyordu ama bir süre sonra yüzü gevşedi ve gülümseme doğallaştı. Çünkü artık nasıl çaldığı ve nasıl göründüğü pek de umrunda değildi ve yaptığı işten zevk almaya başlamıştı. Son anda Nazlı’ya bakışındaki onaylanma isteği ve rahatlamayla da sahneyi bütünledi.

Bir diğer çok sevdiğim yer de Nazlı’nın restoran açacağını öğrendiği sahneydi. Nazlı’nın kendisinden bir sır sakladığını öğrendiğinde bir anda gerilen yüzü, Tahir’e sorular sorarken dişlerinin arasından konuşmasıyla birleşti. Oturduğu yerden aniden kalkışı sabırsızlanmaya başladığının işaretiydi ve gerçeği öğrendiği anda yüzüne yayılan anlık rahatlamayı neredeyse hiç mimiksiz sadece birkaç kasın gevşemesiyle yansıttı bize. Dikkatli bakmazsanız farkına bile varamayacağınız anlık değişimlerle duygu geçişini aktarıverdi.

Bugün okuduğum röportajında “İç dünyamda benden izler olmayan karakterleri canlandırmayı tercih etmiyorum.” diyordu. Adı üstünde bu bir tercih, doğrusu yanlışı olmaz. Ferit, Can’dan ne kadar iz taşıyor onu bilemiyorum ama bildiğim kendinde olanı bir biçimde damıtıp dışardan aldığına karıştırarak sunduğu. Onun için her yarattığı karakter özgün oluyor onun için kendini tekrar etmiyor. Onun oyunculuğu bana göre “canlandırma” değil “yorumlama” ya dayalı ve bence tam da bu yüzden çok başarılı ve ben tam da bu yüzden onu izlemeye doyamıyorum. Yüreğine sağlık, güzel adam!

Bu hafta bölüm çok kritik bir noktada final yaptı. Gerçekleri öğrenen Deniz’in ve Ferit’ten kurtulduğunu düşünürken kendini onunla ortak bulan Nazlı’nın ne yapacağını gerçekten merak ediyorum. Öykünün yeni bir yola girdiğini ve hareketleneceğini umuyorum.

Exit mobile version