Yazan: Ayşe KUTLUHAN
(Ancak Ferhat Aslan sevdiğine çiçek nasıl verilir, bilmez...)
‘’… Güneşin, aya duyduğu aşkın imkânsızlığı gibidir Ferhat ile Aslı’nın aşkı… ‘’ cümlesi ile tanışmıştık biz, hikâyemizle… Birinci bölümün en başında Aslı’nın sesinden dinlediğimiz o masal misali cümlelerle zor bir aşkı kucaklayacağımızdan emindik aslında. Belki de her koşulda zıt olan iki karakterin birbirlerine olan aşkları ile sınanmalarını seyredecek olmak heyecan katmıştı her birimize, ayrı ayrı. Biz onlarda siyah ve beyazı sevmedik aslında. Biz onların aşk için değişip bir olmak için verdikleri çabayı sevdik… Aslı’nın Ferhat’ın siyahına, Ferhat’ın ise Aslı’nın beyazına karışıp gride buluşmalarını seyrettik, bunca zaman… Kimi tatmin etti bizi, kimi ise isyana sürükledi… Kimi zaman güldük, kimi zaman kızdık ama hep bildik, yaşadıkları ve yaşayacakları aşkın su kadar berrak olmayacağını. Karşılaşacakları her engel onların sevdasını bir level üste daha taşıyacaktı, bundan da emindim. Tam da Aslı’nın dediği gibi kızacaklardı, kırılacaklardı ama asla sevmekten vazgeçmeyeceklerdi, birbirlerini. Şimdi Aslı’nın ‘’Bu masal bitti!’’ diyerek Ferhat’ın gözlerinin içine baka baka sırf inat uğruna ‘’Sevmiyorum!’’ demesi neyi değiştirir ki? İkisi de birçok kez savaştı birbirleri için, birçok kez de vazgeçtiler birbirlerinden… Ama benim nazarımda Ferhat ne zaman arınmak için Aslı’nın eline uzatsa vazgeçti o eli tutmaktan, Aslı. Var mıydı haklılık sebepleri? Evet, vardı belki de. Ama en az o da benim gibi görebiliyordu, Ferhat’ın bütün bu olaylar karşısında ne kadar çaresiz kaldığını…
Özge meselesini artık bir kenara bırakacak olursam bu bölüm için, saçma son birkaç bölümün içinde en seyredilebiliri diyebilirim açıkçası. Biraz daha mantıklı, sanki yeni senaristlerimiz istedikleri olayı rayına oturtmuş gibiydi. En azından sıkılmadan izledim ve kızma seviyem minimumun altındaydı. Bölümün başından, sonuna kadar Aslı’yı incitmeden onu ikna etmeye çalışarak ve kendini ifade etmek için uğraşan bir Ferhat ile ona duyarsız kalan bir Aslı gördüm, ben. Aslı tamamen suçlu ya da Ferhat tamamen mağdur demedim hiçbir zaman. Ancak, ben böyle bir hikâyede öykünün temeline bakarım. Karısı ve çocuğu için imkânsızı başarıp bütün geçmişini bir kalemde silip belindeki silahı fırlatan bir Ferhat varken ortada, nasıl ‘’Masal bitti!’’ diyebilir ki insan? Neden biraz olsun anlamaya ya da empati kurmaya çalışmaz ki? Ferhat’ın ‘’Benim için kolay mı sanıyorsun sen? Biri bir gün çıkıyor, senin bir kızın var diyor. Ben kendime bile itiraf edemediğim şeyleri sana nasıl itiraf edeceğim? Kolay mı sanıyorsun benim için? Tek acı çeken, şaşıran sen misin?’’ cümleleri aslında son iki bölümün kısacık ama mükemmel bir özetiydi… Yanlışsın Aslı Çınar Aslan! Senin içinden o şeyi Ferhat Aslan koparmadı! Tam da Ferhat’ın dediği gibi ona evet dediğin gün sen kopardın… Şimdi beraber girdiğiniz bu yolda iyisiyle kötüsüyle beraber yanıp kavrulmaktan başka bir çareniz yok, maalesef…
Aslı’nın her sıkıştığında geçmişi dile getirmesinden sıkıldım artık! Yanımda olsa şöyle ağzına iki tokat geçirip ‘’Sen seçtin kızım sen!!! Ferhat sana git dedi, sen kaldın. Şimdi ne bu çocukça mızıldanmalar!’’ diye bağırasım var. Bu hep böyle mi devam edecek Allah aşkına? Bir taraftan sadece ona güvendiğini söylerken bir taraftan kızıp kırılınca yaşadıklarını yüzüne mi vuracaksın, Aslıcığım! ‘’Bu nasıl bir sevgi? Nasıl bir kabulleniş? ‘’ diye sorarım insana o vakit… Tamam, öğrendiğin şey yenilir yutulur cinsten bir şey değil ama Ferhat içinde kolay bir şey değil ki… Sevgi, zoru görünce kaçmak mı demek? Ferhat bütün bölüm boyu ‘’Bebeğimiz ve Aslı…’’ dedikçe benim yüreğim yandı durdu. Herkesten uzakta beraber güzel bir hayat kuracaklarına Aslı onu inandırmışken yine çelme takmış oldu… Yine Ferhat’ı karanlığa çekmiş oldun be Aslı! ‘’Hormonların seni iyice tepe taklak etti.’’ demek istemiyorum artık. Bir şeylerin arkasına sığınacak bir tarafı kalmadı bu işin bence. Hele ki Ferhat ile ilgili büyük bir sırrı ondan saklamışken Ferhat’a ‘’Bana yalan söyledin.’’ demeye, ne kadar hakkın var? Sen de onun arkasından işler çevirdin… Üstelik Özge olayında Ferhat’ın zerre suçu yok ama senin Namık ve Necdet olayında gayet de suçun var. Bunu bir gör artık!!!
Ferhat mı? Evet, Ferhat suçlu! Aslı’ya gerçeği söylemeden önce onu Vildan’la ilgili suçlamakla, suçlu… Onu gerçekle baş başa bırakıp Yiğit’in peşinden gitmesiyle, suçlu… Yeter’i arayıp Aslı’nın odasının kapısını kilitletmesiyle, suçlu ki bu olay ona geçmişi hatırlatmaktan başka bir şey vermez ona… Bebeğine bir şey olmasından korkarken ona yasa dışı bir ameliyat yaptırmasıyla, suçlu… Açık açık ‘’Kal! Çünkü ben sensiz düşerim, duramam ayakta.’’ diyemediği için, suçlu… Açık açık ‘’Seni çok seviyorum. Gitme!’’ diyemediği için, suçlu. Vildan’a ‘’Aslı benim kahramanım.’’ derken, Aslı’ya ‘’Ben bitti demeden bitmez!’’ dediği için, suçlu… Ama bütün bu olayların içinde bebeğine, Aslı’ya ve hayatına sahip çıkmaya çalıştıkça çıkmaza girdiği için masum ve çaresiz… Ferhat, yaralı bir kuş benim nazarımda. Birileri iyileştirmeye çalışırken birileri yarasına tuz basıyor. Birileri uçurmaya çalışırken birileri kanatlarını yoluyor. Bunu görmemek için kör olmak lazım… Ben kör değilim… Tıpkı Aslı’nın peşinden de dediği gibi ‘’O herkesten daha çok yorgun!’’ …
Şimdi siz söyleyin sevgili okurlarım, bu masal bitti mi? Tabii ki bitmedi! Bunu en az bizim kadar Aslı ve Ferhat da biliyor… Aslı ‘’Masal bitti.’ der… Ferhat, Aslı’nın kalbini göstererek ‘’Burası yalan söylemiyor, onunla ölürüm diyor.’’ der… Aslı, ‘’İstiyorsan benden önceki hayatına dön.’’ der… Ferhat, ‘’ Senden öncesi de sonrası da yok.’’ der… ‘’BİZ’’ olduktan sonra ‘’SEN-BEN’’ öldürür insanı… Yaşadıkları onca şeye rağmen emin oldukları tek şey, birbirlerine olan sevdalarıdır belki de. Sadece kırgınlar, birbirlerinden ziyade hayata belki de. Biz inanmaktan vazgeçseydik masal kahramanları var olmazdı… Bu hikâyenin kahramanı her şeye rağmen, Aslı…
Ufak Notlarım,
- Vildan’ın yaptığı hiçbir şeyi yadırgamıyorum. Çünkü hikâyenin başında tanımış olduğumuz Vildan var şu an karşımda ve bana göre çok tehlikeli karaktere bürünebilecek de bir potansiyeli var açıkçası. Jülide’nin yönlendirmesi ile bir şeyleri yapıyor diyebiliriz. Ama unutmayalım ki iyi ve normal bir insanın içine kötülük bu kadar kolay aşılanmaz. Vildan kesinlikle normal değil…
- Bu bölüm Handan Hanım beni oldukça şaşırttı. Kadının anne olduğu aklına geldi, ayol. Ben şok! ! ! Gülsüm’e ağlaması, Abidin’i istemesi, Vildan’a tavrı… Geçti Bolu’nun pazarı Handan Hanımmmmmm!!! Çocuklarınla olan hikâyen son buldu…
- Abidin ile Ferhat’ın karşılaşması, arada geçen konuşma beni çok etkiledi. Ferhat Abidin’e bu kadar çok güvenirken Abidin Ferhat’a bu kadar inanırken Özge olayını öğrenince neler olacak, düşünmeden edemiyorum. (Dip not: Özge Ferhat’ın çocuğu değil. İnanmıyorum… Gerçekler elbet gün yüzüne çıkacak.)
- Bu bölüm Namık’ın Yeter’e İdil’in gittiğini söylemesi ile sanki Namık – Yeter ilişkisini ön plana çıkardılar gibi hissettim. Namık bir an Yeter’e yürüdü gibi… Ama bu konuda da geçti Bolu’nun pazarı.
- Yeter’e anne demekten aciz Ferhat Aslan neden bir şeye ihtiyaç duyduğunda anne demediği Yeter’e gidiyor? Pekâlâ odanın kapısını kilitlemesini Hülya’ya söyleyebilirdi… Bu gözüme takılan ayrı bir detay…
- Cüneyt-Jülide ikilisini midem bulansa da sevdim. Sevimli bir ikili oldular. En azından sinirimi bozmuyorlar. Bunlarda iş var. Ne de olsa Cüneyt’in Ferhat’tan zeki olduğunu kabul ettim ben artık…
- Hülya’ya evlilik teklifi eden Dilsiz’i başımın üstüne taç olarak koyarım ben. Adamın dibi…
- Son olarak Aslı ile Ferhat’a değinmek istiyorum. İkisine dair çok özel sahneler izledim bu bölüm. ‘’Ah, Ferhat onu söylemelisin! Vah, Aslı neden bunu söyledin!’’ diyip dursam da kurgu gereği olması gereken şeylerdi, hepsi… Ferhat Aslan, Aslı’nın gözlerinin içine bakarak ona çiçek veremezdi, mesela… Hayatı boyunca bunu ilk kez yaptığına eminim. Aslı, onu deli gibi sevdiğini bilse de gözlerinin içine bakarak ‘’Seni seviyorum.’’diyemez Ferhat, mesela… Ya da kolundan tutup ‘’Gidemezsin!’’ yerine ‘’Gitme Aslı, ne olur! Bu gerçeklerle yüzleşmem için bana yardımcı ol.’’ diyemez, mesela… Süslü kelimeler söz konusu olduğunda Ferhat lal olur sadece… Ama Aslı, annesi yokken kalbini kanatan Özge’ye kucağını açabilir… Onu canını yaksa da annesine kavuşturabilir… Gitmek istese de Ferhat’a yardım etmek için kalabilir. Çünkü Ferhat’ın dediği gibi o bir kahraman!
- Aslı’nın gidişi ve Ferhat’ın ‘’Masal bitti!’’ diyişine kendi düşüncemi söyleyecek olursam: Aslı, Ferhat’tan ziyade sakladığı sırdan kaçtı bana göre. Ferhat ise Aslı’nın gözünün içine baka baka onu sevmediğini söylemesine incindi… Çünkü Aslı, yine vazgeçti…
Benden bu kadar… Bölümde emeği geçen herkesin eline ve yüreğine sağlık…
Sevgiyle kalın…