YAZAR: Şeyma BULUT
Aşk dünyanın en güzel duygularından biridir ancak aşk, saf bir sevgi üzerine temellenirse çok duygulu, çok naif ve affedici olabilir. Kuzgun ve Dila arasındaki aşk, çocukluktaki masum sevgilerinin üzerinde temellendi. Peki aşk her şeyi affeder mi? Mesela aşk ihaneti de affedebilir mi? Sanırım bu soruya tam anlamıyla ve keskin hatlarıyla cevap vermek mümkün değil. Çünkü kişiden kişiye değişir bunun cevabı. Bazısı pişman olduğuna ikna olursam affederim der, bazısı da iki cihan bir araya gelse affetmem. Peki Kuzgun hangi tarafta? Affedebilir mi? Yoksa içi acısa da Dila’yı söküp atar mı yüreğinden? Bunu zaman gösterir, emin olamayız asla ama çok net bildiğim bir şey varsa Kuzgun affedecekse bile Dila’ya çok ağır bir bedel ödetecektir. İki lafından birinin “Bana ihanet etme, sana güvenmek istiyorum.” diyen bir adamdan da başka bir şey beklemiyorum açıkçası. Diyelim ki affetti. Yeniden güvenebilecek mi? İşte ondan şiddetle şüpheliyim.
Kuzgun’da geçtiğimiz hafta son anda Kuzgun ve Dila, Ferman’ın ansızın gelmesiyle Dağıstanlı Çiftliğinde tuzağa düşmüşlerdi. Ferman’ın Bora’yı denklemden çıkarmasıyla işler yeniden hiç olmadığı kadar karmaşık hâle geldi. Hatırlarsanız geçtiğimiz haftanın yorumunda size Behram’ın ölmediğini, Kuzgun’a olan ilgisini de bildiği için Ferman’ın oyun oynadığından bahsetmiştim. Bu hafta Kuzgun ve Dila karakoldayken Behram birileriyle konuştu. Onların çıkıp çıkmadığını öğrendi. Ferman’ın da beklediği buydu kanımca çünkü Kuzgun’u arayarak oynadığı oyunu bildiğini söylemesi de kendi küçük oyununu ortaya çıkarıyor. Behram’dan biraz da olsa çekindiği de aşikâr yoksa ölmesini beklemeden saldırırdı fakat yapmadı. Ferman, bir süre daha Kuzgun’a yaklaşamayacaktır.
Peki, Kudret bu hikâyenin neresinde? Haftalardır ikisinin arasında bir ilişki olduğunu düşündüğümü söylemiştim. Bu hafta bu teorime daha da çok inandım. Kanıtımsa Bora Dağıstanlı. Ferman, Bora’yı öldürdü. Bora’nın işine ne kadar yaradığını düşünecek olursak onu öldürmesi çok saçma değil mi? Bora’nın, Dila’nın Kudret’le işbirliğini öğrenmesinin ardından öldürülmesi beni teoriye daha da yakınlaştırdı. Çünkü o kısacık arada olanlardan onu haberdar edebilecek başka kimse yok. Bora arayamadı, dışardakiler habersizdi. Bir tek Kudret kalıyor geride. Ferman ve Kudret arasındaki işbirliği yeni de olmayabilir. Behram, yıllar önce Koruoğlu ailesinin üzerine basıp geçiyor. Söylenene göre onlardan hayatta olan kimse yok – Hatırlarsanız Kumru’nun bulduğu belgelerde bu bariz bir şekilde ortada. – Yetişkin olsa hayatta kaldığı bir şekilde bilinirdi. Peki bunca zaman hayatta olan aile üyesinden neden yıllar sonra haberdar oldu herkes? İşte burada Kudret devreye giriyor bence. Polis olduğu için Ferman’ı sakladı ve korudu. Ferman’ın bunca yıl ortaya çıkmadan güvenli bir şekilde Behram gibi birinden saklanması pek olası değil zira çünkü Behram tanıdı Kudret’i. Yani kendisinin peşinde olduğunun da farkında. Yani ortadaki düşmanlık neyse sadece Koruoğlu ailesiyle değil Kudret’le de bağlantısı olabilir. İşin acı tarafı belki de bu kırk yıllık düşmanlıkların tek kurbanı Dila oldu. Her ne kadar Kudret’i çok zor durumda bırakacak karar alarak takdirimi kazansa da kendisini nasıl aklayacak göreceğiz.
Kuzgun’un yıllar önce Dila’nın adını kazıdığı kalbinin üstündeydi artık o ismi kazınan kadının eli. Birbirlerine duydukları ihtiyacı ve özlemi çok net anladığımız özel bir andı. Böylesine bir oyun olmasaydı ortada kesinlikle o yaralar kapanırdı, iyi gelirlerdi birbirlerine. Acılarını saklayarak yollarına devam edebilirlerdi. Yaralı ve yıkılmış bir ruhu aşktan iyi ne tedavi edebilirdi ki? Meryem’in de dediği gibi Kuzgun’u ya Dila ya da Dila’ya duyduğu aşk kurtaracak. Dila’nın da bunları Meryem’den duyması aslında onun da duygusal durumunun Kuzgun’dan pek farklı olmadığını gösteriyor ancak zaten zor bir döneme girdi o yüzden üstüne varmayacağım.
Aslında Dila zaten tercihini tüm bölüm boyunca göstermişti. Babasına da son kez yanında olacağını söyledi. Kuzgun ona kalbini açtıkça aslında haklı olanın kim olduğunu fark ediyordu ama çok geç kaldı. Kuzgun bundan sonra Dila’ya güvenir mi? Çok zor. Onu terk eder mi? Umarım terk eder. Aksi halde o Ada yolundaki falcı teyze haklı çıkacak, Kuzgun kalpsizliğiyle Dila’yı perişan edecektir. Ama adam haklı, diyenleri duyar gibiyim. Evet bence de haklı. Yine de gerçeklerin peşine düşme şeklini zerrece sevmedim. Bunu yaparak Dila’yı benim gözümde tam anlamıyla mağdur hâline getirdi. Bir insanın kalbinden vurulması (Dila, yaptığı işbirliği süresince onun kalbini hedef almadan yaptı ne yaptıysa) beni fazlaca sinirlendirdi aslında. Başka şekilde ortaya çıksaydı “Çek bakalım Dila hanımefendi!” derdim ama her şeyin oyun olması bana bile çok acımasızca geldi. Kuzgun, haklıyken biraz da olsa haksız konuma düştü. Sanırım sonraki süreçte bu, Dila’nın en güçlü kozu olacaktır. Aşk her şeyi affeder mi demiştik ya Kuzgun ilk bakışta affetmeyen kısımda olacaktır. Dila’cım sana kolay gelsin hayatım. Bu adam senin kalbini yerinden sökmeden sana yeniden elini uzatacak gibi durmuyor. Hâlihazırda bir de Behram olayı var ki açıkçası korkuyorum. Kuzgun Dila’ya bir şey yapmasa bile, Behram ihanetini affetmeyecek ve cezasını kesecektir sanırım. Bu durumda da aklıma bir tek Rıfat geliyor. Duruşmaya çıkabilecek mi? Bekleyip göreceğiz.
Kuzgun, Dila’ya bu oyunu oynarken diğer yandan da Bilgin Şirketi için de düğmeye bastı. Onlarla çalışan herkesi kendine döndürmeyi amaçlıyordu. Böylelikle planının ikinci aşamasına da geçmiş oldu. İlk baştan beri en büyük amacı Bilginleri geldikleri noktaya geri göndererek onların yerini almaktı. Şimdiyse Behram’ın koşulsuz desteğiyle bu amacına çok yakın. Kuzgun, Ferman’la aşık atmak istiyorsa çok güçlü olmak zorunda. En tepeye çıkmalı, elini oldukça güçlü tutmalı. Aksi halde Ferman ondan her zaman bir adım önde olacaktır. Bu savaş artık çok daha büyüdü. Eğer o arabayı havaya uçuran Ferman’sa Kuzgun, listesine birini daha yazacak ve belki de hayatının en zorlu mücadelesine girecektir. Bir yandan babasına yapılanların hesabını sormak, bir yandan da ailesini korumak için şimdi Behram’a ihtiyacı var. Onun gücü sayesinde sevdiklerini hayatta tutabilir. Bunun da farkında olacak gibi çünkü tüm adımlarını onunla koordineli bir şekilde atıyor. Dede ve torun arasında bir bağ kurulur mu? Bundan şiddetle şüpheliyim. Fakat şimdilik bu zorunlu işbirliği devam edecek ve ortak düşmanlarına karşı birlikte hareket edeceklerdir.
Kuzgun bu hafta bizleri oldukça duygusal ve gerilimli bir bölümle karşıladı. İnsanı sıkmayan, heyecanı yüksek, duygusu yoğun bir bölümdü. Birkaç ayrıntıdan da bahsedelim o zaman. Dizideki müzikler bu hafta beni mest etti. Özellikle Kuzgun’un Dila’nın günlüklerini okurken Sezen Aksu’nun Küçüğüm melodisinin, gerçekleri öğrendiği anlarda Umutsuzlar filminin müziğine dönüşmesi beni derinden etkiledi. Uzun süre müzikler konusunda şikayetçi olan biri olarak konuşuyorum. Özellikle Umutsuzlar ayrıntısına bayıldım.
Oyunculuklara değinecek olursak da Kuzgun ve Dila’nın ilk yüzleşme sahnelerinde Burcu Biricik’i fazlasıyla beğendiğimi söyleyebilirim. Dila’nın acılarını, çaresizliğini ve pişmanlığını çok güzel yansıttı. O korkuyu yüzünde tam anlamıyla gördük dersem abartmış olmam sanırım. Mimikleri konusunda hâlâ çalışması gerektiğini düşünsem de sahnede beni ikna etti. Barış Arduç’a zaten artık değinmeme gerek yok, Kuzgun’u aldı götürüyor. Her hafta üstüne koyduğu performansıyla bizi etkilemeye devam ediyor.
Ufak bir ekleme yapayım. Kumru ve Cihan sahnelerinin naifliği kalbimi ısıtıyor. Bu ikili arasında bir aşk doğacak gibi hissediyorum. Açıkçası Kumru’nun Cihan gibi güzel bir adama da ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Senaristlerimiz bu konuda da sağ gösterip sol vurmazlar diye umut ediyorum. Ancak tuttum bu çifti. İnsanda bir yavru kedi görmüş hissi uyandırıyorlar.
Yarin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil,
Ruhum acısından bunu bildi!
Düştükçe, vurulmuş gibi, yer yer
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervane kesildi…