Yazar: Ayşe KUTLUHAN
Geçtiğimiz hafta, Çelen konağında ailecek oturulan yemek sofrasında bırakmıştık bölümü. Serap Hanım’ın alttan alta planlarla düzenlediği yemekte, Cansu mağduru oynamayı ziyadesiyle iyi başarırken Azra’da hoşgörüsüz üvey kardeş damgasıyla nasibini almış oldu. Üstelik bu kez Cenk’i aşıp Feride Hanım’ı da etkisi altına almayı başardı, Cansu. Üvey iki kardeşte alışılagelmiş bir şeydir; aralarındaki çekememezlik ve de birinin diğerini dibe çekme çabası. Ancak Cansu en başta o kadar kardeş edasıyla durdu ki Azra’nın yanında, öz kardeş olsa bu kadar olmaz dedirtecek bir havası vardı, hepimizin gözünde.
Kemal Bey’in ölümünden itibaren ardı ardına yaşanan olaylardan sonra, defalarca ‘’Umarım annesinin kızı olmaz.’’ deyip durmuştum, Cansu için. Zira Kemal Bey’in ölümüne ‘’Ah, Kemal abim.’’ diye ağlayıp Sumru’nun, Azra’dan çaldıklarına tepki veren Cansu’yu gördüğümde kardeşlik duygusunun ağır basabilme olasılığına sığınmıştım. Ancak o işler öyle olmuyormuş, Cansu ile bunu net tecrübe ettim. Öküz ölünce gerçekten ortaklık da bitiyormuş. Cansu, önce maddi çıkarları için Azra’yı karşısına aldı, sonra da kendi kalbi için. Bunlarla kalmayıp Azra’yı en hassas yerinden yaralamayı denedi: Mert’le ve bu bölüm‘’Mert, bana çok düşkün. Bana ‘abla’ dedi.’’ sözleriyle Arza’yı bütün Çelen’lerin huzurunda alttan alttan kışkırtmayı da çok iyi başardı. İtiraf etmeliyim ki bu hikâyenin en kötüsü ve en içten pazarlıklısı Sumru diye düşünüyordum ne var ki Cansu beni oldukça yanılttı. Sumru, kendi çıkarlarını korumak uğruna, savaşta her şey mubahtır mottosuyla geçinen bir kadın ancak Cansu, takıntılı sapkın bir âşık ve şu an da görünen o ki bu hikâyenin en tehlikelisi Cansu.
Azra’nın Cansu karşısında bu denli yenik düşmesinde, kendisinin de payı oldukça büyük elbet. Zira söz konusu Cansu ve Sumru olunca sakin kalmayı beceremiyor bir türlü. Her şey bir yana, o kadar saf düşünüyor ki Cansu’nun ne yapmaya çalıştığının farkında dahi değil, Azra. Cansu’nun yemekten sonra, salonda herkesin içinde mağduru oynarken lavabonun kapısında Azra’yı kışkırtacak cümleler sarf etmesi, Azra’nın Cansu’nun ikili oynadığını sezmesini sağladı en sonunda. Sakin kalmayı başarırsa Cansu’nun ipliğini pazara çıkarmayı başarır diye umuyorum.
Serap ve Sumru, Azra’ya karşı tutumunu en başta belli eden ikiliydi. Hülya ise içlerinde Azra’ya her zaman, en tarafsız olandı. Ancak Mesut’un tutuklanması, Hülya’nın da fitilinin ateşlenmesine sebep oldu. Azra, burada bildiğimiz bizim Küçük Emrah, maşallah! Gelen bir darbe, giden bir darbe vuruyor. Hatta canı sıkılan da şöyle bir sallayıp gidiyor. Sorsan, hepsi kendi cephesinden fazlasıyla haklı! Biri kendi kızını ve geleceğini düşünüyor; diğeri aile mirasının derdinde, ötekisi dolandırıcı kocasının. Haa; Serap, Sumru ve Hülya’yı koy bir kenara, ben zaman geçtikçe Feride Hanım’a da kızar oldum açıkçası. O servetin içinde, iki günde Melek’i bulan kadın, Mert’i bir türlü bulamadı zamanında, ne hikmetse. İçine, dışına, bütün masumiyetine defalarca şahit olduğu Azra’ya, çok gönül rahatlığıyla ‘’Evimde bu şekilde…’’ diye cümleyi kurarken onu Cansu’nun karşısında ne kadar küçük düşürdüğünün farkında mı acaba? Sadece senin evin değildi o konak, pek Sevgili Feride Hanım teyzeciğim! Hani Azra, senin manevi kızındı ya, işte o yüzden o ev, sizin evinizdi. Belki de Serap haklıydı. Haklarını böyle çirkin bir şekilde savunmasına, sen vesile olmuşsundur. İyilik dediğin şeylerin altında, belki de fazlasıyla menfaat yatıyordu da sen farkında değildin. Bu kadar fazla şeyi kaldıramayıp artık gitmeyi tercih eden Azra’yı hiç sorgulamadan arkasından ‘’Gidene, kal; kalana, git demeyiz biz.’’ demen ne kadar doğru? Azra şayet normal şartlarda Çelen ailesine girseydi bu kadar haksız öfkeye maruz kalmazdı diye düşünüyorum. Hadi sıra sende! Bütün gerçekleri anlat ve akla Azra’yı ailene karşı. O da biraz nefes alsın artık.
Kadir’in Cansu üzerinden derlediği plan takır takır işlerken Melis planı kalbine dolanıverdi. Melis’in masum hallerine takılan Kadir, öyle bir sendelendi ki onun o masumiyetini göz ardı edemedi. Ormanda köpekleri beslerken Melis’in verdiği tepkilere gülümseyen Kadir’in, yüzünün aldığı ifade asla rol değildi. Restoranda arkadaşlarıyla yemek yerkenki kıskançlığına diyecek lafım yok. Melis’in, yaşadığı korkuları ona anlatması da Kadir’i kendine getiren en büyük etken oldu. Bir anda kendini Melis’i düşünürken bulan Kadir, izler olduk. Kadir’in kalbine düşen aşkı sezmesi, Melis’ten uzak duracağına işaret diye düşünüyorum. Zira ustasına da bunu belirtti. Ancak ne kadar uzak durabileceği tartışılır. Hedef hiçbir zaman Melis olmamalıydı. Ortada alınacak bir intikam varsa bu intikamdan sadece Cenk nasiplenmeliydi. Aksi takdirde kendisinin, kendi kafasında yargıladığı Cenk’ten ne farkı kalacaktı?
Azra’nın Çelen konağından ayrılmasıyla son verdik bölüme. Feride Hanım’ın, Azra’nın gidişinin ardından nasıl bir hamle yapacağına dair merakım büyük. Cansu, ne kadar çaba sarf ederse etsin, Cenk ve Azra’nın arasına sadece biraz mesafe koyabiliyor. Ancak bilmediği bir şey var; aşk, hasreti yaşadıkça daha çok harlanır.
Genel Notlarım:
- Elimi Bırakma da beni en çok etkileyen, hiç şüphesiz ki dizide yer verilen sosyal sorumluluk projeleri. Otizm farkındalığının yanı sıra, kız çocuklarını okutma projesi de konu olmuştu, daha önceki bölümlerde. Bu bölüm, Feride Hanım’ın, okuttuğu bir gencin öğretmenlik yaptığı köy okuluna kütüphane yapılması için yardım etmesi ve Kadir’in, sokak köpeklerine mama vermesi, çok özel mesajlardı. Gerçek hayatta da bu tarz davranışların artması dileğiyle.
- Geçen hafta, yeni kız Yağmur’dan çok haz etmediğimi söylemiştim. Okulun temizlik görevlisinin hırsız olduğunu iddia eden Ceyda’ya görevliyi savunan Yağmur’dan, o sahnede işkillendim açıkçası. Belli ki hademe baba ve babadan utanan burslu öğrenci vak’ası vardı ortada. Bu bölüm rengini belli etti, Yağmur. Arda’nın yanında duran Ceyda’ya bakışı tamamen kıskançlık belirtisiydi. ‘’Hadi canım, hadiii!’’ diyorum Yağmur’a ‘’Bizde sana verilecek Arda yok! Maviş Ceyda’mızla mutluyuz.’’
- Cenk, bundan böyle Çelen Grup’un CEO’su; Serap Çelen, nihayet istediğine kavuştu. Doğal olarak Feride Çelen de… Ve yine her zamanki gibi Melis’in kimse farkında değil. Efkan’ın dağıtamadığını bu kez Kadir fena dağıtacak görünüyor.
- Feride Hanım’ın Mert ile konuşması, onun Azra’ya olan kızgınlığını bir nebze olsun dindirecek diye düşünüyorum. Öte yandan Mert’i görmeye çalışan Azra’nın gözyaşı ve haykırışlarına şahit olan Fatma’nın, ona üzülüp Azra fark etmeden Mert’in penceresine lazer tutması ilerleyen bölümlerde Azra’ya yardımcı olabileceği umuduna sürükledi beni.
- Bölümün en sevimli sahnesi, Cenk’in Azra’ya kahvaltı sürprizi yapmaya çalışırken babaannesine yakalanmasıydı. Ev, ev değil E5 otobanı cidden. Her koşulda abisine destek olup Azra’nın yanında olan Arda, candır.
Bölümde emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.
Sevgiyle kalın.