Site icon Dizifilm BiZ

Afili Aşk 13. Bölüm

                                                            Yazar: Tuğçe YELİZ

Derler ki “İnsanların yaptıkları fedakârlıklar, kişiliklerini gösterir.” Dünyada her şeyin bir ölçüsü/tartısı vardır. Sevginin tartısı da fedakârlık. Uğruna bir şeylerden vazgeçmeyeceğimiz, onun için zorluklarla savaşamayacağımız hiçbir şey hayatımızda kalıcı değil. Birbirlerini seven kişiler, sevdikleri uğruna bazı güçlükleri, biraz özveriyi göze almalılar ama bunu sadece erkek ya da kadın yaparsa, bir süre sonra o ilişkinin dengesi bozulabilir.

Aşkın tanımlanmasında fedakârlık kelimesinin yeri büyük. Hatta aşkın yaşaması büyük ölçüde bunu göze alabilmeye bağlı ama fedakârlığın her zaman mutluluk getirdiğini söylemek de doğru olmaz. Karşındaki insanı olduğu gibi kabullenmek, onu tanımak da en az özverili davranmak kadar önemli ve altın kuraldır. Şarkının da dediği gibi “Hayatta en zor olan bir insanı tanımak. Kabul etmek huylarını değişmeden bir olmak”  aslında bütün mesele bunu başarabilmekte.


Muammer Hoca’nın Ayşe’nin hayatına dahil oluşu tatsız olaylarla da olsa Ayşe ve Kerem için bence bir aydınlanma dönemi oldu. Kerem’in kıskançlıkları boyut değiştirerek yerini korkuya bıraktı. Ayşe’ye zarar gelmesinden korkan, ona kol kanat geren ve bu uğurda hayallerinden vazgeçmeyi göze alan Kerem Yiğiter, Ayşe’yi bilmem ama benim gönlüme çoktan taht kurdu. “Ben artık kendim olarak var olmak istiyorum, kendimi bulmak istiyorum.” sözleri aslında Kerem’in iç dünyasını da gözler önüne serdi.

İnsan önce kendini tanımalı, kendini olduğu gibi kabul etmeli ki ne istediğini bilsin. Kerem de Ayşe de bu yolda ilk adımlarını attılar. Dizi çiftinin böylesine ilmek ilmek işlenmesi beni en çok memnun eden durumlardan biri. Kerem bir anda çapkınlığı bıraksa her şey güllük gülistanlık olsa bu diziyi izlerken bu kadar keyif alır mıydım, emin değilim. İnsanın karakteri bir anda değişmez. Çapkın erkek, masum kızla tanışınca düzelmez, kötüler bir anda iyi olmaz. Bu süreçlerin ince ince detaylarla verilmesi işin daha gerçekçi durmasını sağlıyor.

Bu noktada tek şikâyetim Muammer Hoca’nın keskin değişimi. Bir bölüm önce yere göğe sığdırılamayan kibar, uzay matematiği hocası nasıl bir anda böyle bir maganda hâline geldi? Hangi ara Ayşe’ye âşık oldu? Hadi bunu da geçtim, nasıl oldu da bu kadar zeki bir adam Ceyda’nın sözlerine koşulsuz, şartsız bu kadar inandı, algılayamadım doğrusu. Muammer Hoca’nın, Ayşe ve Kerem’in duygularını fark etmeleri ve ilişkinin dinamiği için gerekli olduğunu biliyorum elbet ama keşke çok daha sağlam geçişlerle ve altı daha dolu verilmiş olsaydı.

İzleyicinin genel olarak gidişattan bu kadar memnun kalmasında en az senaryo kadar oyuncuların da büyük katkısı var, aslına bakarsanız. İş sadece senaryoyla bitmiyor,çünkü. Çağlar ve Burcu’nun enerjisi o kadar yüksek ki bu zaman zarfı ne kadar uzatılırsa uzatılsın izleyiciyi sıkmıyor ve izleyene keyif veriyor.


Hayatta herkes sevdikleri için bir şeylerden vazgeçmek zorunda kalır. Samet, kardeşi için liderlikten; Muhsin, oğlu için yöneticilikten; Ayşe, Kerem için inadından; Kerem, Ayşe için başına geçebilmek adına sahte evlilik yaptığı şirketten vazgeçti… Uğruna hiç bir fedakârlık yapmayacağınız ya da sizin için fedakârlık yapamayacak insanları, hayatınızda tutarak vaktinizi boşa harcamayın. Çünkü sevginin temelinde özveri yatar. Fedakârlık ve değiştirmek arasındaki ince çizgiyi aşmadan kendini tanıyıp severek ama bencillik etmeden ilerlemek lazım. Kendini sevmek; bütün benliğinle, fiziğinle, aklınla ve ruhunla kendini olduğun gibi kabul etmek demektir. Kim olduğumuzu bilmediğimiz zaman, ne istediğimizi de bilemeyiz. Ne istediğini bilmediğimiz zaman da ona ulaşmak imkânsızdır.

Kerem ve Ayşe’den ziyade bu konuda takdir ettiğim tek bir isim varsa o da Samet. Ben onun kadar kendini iyi bilen, olan bitenin farkında ve cesaretli bir karakter daha göremedim henüz dizide. Şimdi “Neresi cesur Samet’in?” dediğinizi duyar gibiyim ama demeyin. Kendi kapasitesinin farkında olmak ve yeri geldiğinde geri çekilmek cesaret ve erdem isteyen bir durumdur. Her yüreğin harcı değil koltuğu kendi rızasıyla bir başkasına devretmek. Sevdikleri için pervane olan, onlar için her türlü fedakârlığa göze alan belki de bu hikâyedeki en masum ve sevilesi insan ama ona karşı sergilenen tutum beni çok rahatsız etmeye başladı açıkçası. O bu kadar temiz davrandıkça Muhsin’in Kerem’i ayırması gözümü rahatsız ediyor artık. Yahu bu Samet’in sizinle bir toplantıya girmeye bile hakkı yok mu, gerçekten? Bu kadarı biraz da az önce bahsettiğim çizginin ötesinde bencilliğe girmiyor mu?

Öte yandan tek bencillik yapan Muhsin değil elbette. Ceyda’ya baktığımda gururlu, kendi ayakları üstünde duran ve ne istediğini bilen o kadını göremiyorum artık ve bu durum, zamanla çok başka yerlere doğru yol almaya başladı ne yazık ki. Onda gördüğüm hırs desen değil, aşk desen hiç değil. İnsan çocukluğundan beri sevdiğini söylediği birine böylesine zarar vermeye nasıl kalkışır, üstelik bunun sorumlusu kendisiyken ardı arkası kesilmeden yaşanan felaketlere nasıl seyirci kalabilir, aklım almıyor. Ceyda’yı ne durdurur bilmiyorum ama bu defa yaptığı işin cezasını öncekine oranlara daha ağır çekecek gibi görünüyor. Bu tutum. kıskançlığın da ötesinde iyiden iyiye hastalıklı bir hâl aldı artık. Bencillik ve fedakârlık çizgisinin bir adım gerisi ve ilerisi tam da Ayşe ve Ceyda’nın bulunduğu nokta desem yeridir. Birisi sevdiği adam uğruna kendini törpülerken diğeri o adama ulaşmak için kendi hariç etrafında kim varsa yakıp yıkıyor. Hangisinin aşkı daha inandırıcı ki şimdi?

Ceyda’nın oyunları ve Muhsin’in tüm olup bitene şahit olmasıyla tatsız bir noktada bıraktık bölümü. Umarım bu olay, Ceyda’nın biraz olsun kendini frenlemesine vesile olur.

Birçok yönden yeni kapıları aralayan 13. bölüm yorumumun sonuna gelirken sözlerime Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözüyle son vermek isterim. “Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerekir.” Kerem ve Ayşe için de  rüyalarının gerçekleşmesi ellerini taşın altına koymalarıyla gerçekleşecek. Hiçbir mükafat kolay yoldan kazanılmaz.

İzlerken yer yer güldüğüm, zaman zaman hüzünlendiğim Afili Aşk yorumumun bu hafta da sonuna geldik. Ayşe ve Kerem’in hikâyesi her geçen gün daha da derinleşiyor ve izlemek daha da zevkli hâle geliyor. Yazan, çeken, oynayan herkesin emeklerine sağlık. Haftaya önce TV karşısında cuma günleri de @dizifilm.biz ‘da görüşmek dileğiyle. Sevgilerimle…

Exit mobile version