YAZAR: Şeyma BULUT
Kızkulesi kıssalarını bilir misiniz? Dünya tarihinin en eski yapılarından biri olan eser geçmişten günümüze yüzlerce efsaneye konu edilmiştir. Hera ve Leandros’un dramatik aşk hikâyesi, kızını kuleye kapatan kral ve Battal Gazi’nin büyük aşkını bulma öyküsü… Hepsi bir şekilde Kızkulesi’yle ilişkilendirildi. Tarihî kaynaklar sadece ticaret ve savaşlarda kullanıldığını söylese de ben efsanelere inanarak küçük bir çocuk olduğum günlerdeki hayallerimi yıkmak istemiyorum. Hep bir şekilde âşıklara dem vurulsa da aslında orası biz nasıl hayal ettiysek öyle oluveren büyülü bir mekân. Bizler ona baktığımızda geçmişten gelen dramatik bir aşk hikâyesinin kalıntılarını görüyoruz. Demir’se onda bambaşka bir şey görüyor. Babasının annesiyle ilgili söylediği yalanları hatırlasa da aslında Kızkulesi’nin ona annesini hatırlattığını düşünebiliriz. Ta ki bu haftaya kadar… Yıllarca karşısında oturup annesini düşündüğü Kızkulesi’nde ilk kez başka bir kadını düşündü. Uzun uzun dalarak baktığı uzaklarda Demir’in Selin’i düşünmesi, Selin’inse tam o anlarda Demir’e arkadan yaklaşmasıyla “adım adım aşka” giden bir yolculuğun büyülü başlangıcı oldu diyebiliriz. Masalsı bir aşk, tabii ki masallara konu olan bir yerde başlayacaktı. Aradan geçen yüzyıllar ve değişmeyen bir misyon. Bundan daha romantik bir şey olabilir mi?
Demir, mutlu olmaktan korkuyor. O kadar korkuyor ki içine girdiği durumu kabullenmesi biraz zor oldu. İkili arasında bu hafta, evli çiftleri andıran sahneler çok eğlenceliydi. Birlikte hareket etmeleri, artık birbirlerinden çekinmeden aynı ortamda kalmayı başarmaları ilişkileri açısından da önemli bir aşamaydı. Haftalardır Demir’in Selin’i nasıl önemsediğini izlerken bu hafta Selin’in de en az Demir kadar ona önem verdiğine şahit olduk. Yanında olmadığı anlarda yediği yemekten, uyuyup uyumamasına kadar endişelenen bir kız vardı karşımızda. Özellikle mesajlaşma sahnesindeki hâllerini çok sevdim. Çok tatlılardı ve ilişkilerinin nasıl olacağının da ilk işaretini verdiler. Selin evhamlı olan, Demir’se onu sakinleştiren taraf olacak. Tam anlamıyla bu aşk ne zaman başlar bilemiyorum, bu bölümde başlama sancılarının ilk perdesini – sonunda – izleyebilmek oldukça güzeldi.
Demir geçmişinden getirdiği korkularla başa çıkmaya çalışırken Selin de içindeki cendereyle başa çıkmak zorundaydı. Demir’in bunca iyiliği karşısında onun arkasından bu kadar iş çevirmesi ona ağır gelmeye başladı. O, hâlâ hayatını küçük ve sınırlı alanda yaşayan bir genç kadın. Çevreden gelenlere karşı bu kadar savunmacı olmasının sebebi de bu. Demir sonradan dahil oldu hayatına ve onun duvarlarına çarptı. Selin karşısındaki bu adamı bir türlü anlayamadı. Ne kendisine verdiği değeri ne de iyiliğini anlayabildi. Ailesi gelmeseydi de uzunca bir süre farkında olmayacaktı. Burak’a teşekkür etmek lazım aslında. Yaptığından dolayı iki inatçı keçi, birbirlerine ne kadar değer verdiklerini anlamış oldular.
Bu haftanın beni mest eden anıysa kesinlikle sahildeki sahneydi. Demir’in Selin’i düşündüğü anlarda onun da orada olması, onun arkasından gelmesi ancak dokunamadan kaçması ve ardından da Demir’in onu hisseder gibi arkasını dönmesi çok güzeldi. Sahne ne eksik ne de fazlaydı. Selin gibi sevdiklerini kaybetmekten bu kadar korkan bir kız, âşık olsa dahi koşa koşa aşkına gidemezdi zaten. Yan yanayken birbirlerine bu kadar düşkün olmayan çiftimiz, ayrı düştükleri anda birbirlerine de düştüler. Öylesine geçmiş ki hayatları birbirine, ayrıyken bile birbirlerini düşünüp durdular bölüm boyunca. Neredeyse yirmi dört saatlerini birlikte geçiren iki insan birden ayrılınca özlem de işin içine girmeye başlar. İtiraf edemeseler de aslında girdikleri ruh hâlinin tanımı özlemdi. Onlar artık ayrı kalamayan, birbirlerine güvenen ve tabii bir de suç ortağı olan bir çift.
Demir mutluluktan, Selin bağlanmaktan korkuyor belki ama insan birine bağlandıkça bu korkular da gözünde küçülmeye başlar. Bir aradayken sürekli savaşacaklar, ayrı kalınca özleyecekler ve günün sonunda korkularını da geride bıraktıklarında çok güzel bir masal başlayacaktır.
Bu ikiliyi görünce istemsizce fonda Kenan Doğulu’nun “Havada Aşk Kokusu” var şarkısını duymaya başlıyorum. Tabi şu anda aralarında sıfır sorunlu bir ilişki var gibi görünse de Ayda ve İbo oldukça zıt iki karakter. Ayda hayvanlardan bu kadar korkarken İbo’nun veteriner olması bu zıtlığın ilk adımı. Ayda, söz konusu sevdiği insanlar olduğunda çok çekingen ve alttan alan biri. Onlar için her türlü fedakârlığı yapan, çok güvenen bir genç kız. – Uzay’ın tüm paraları alıp kaçtığını öğrendiğinde bile kabul etmek yerine bana yapmaz, dedi hatırlarsanız.– İbo’ysa tam aksine doğrucu ve insanları olduğu gibi görebilen –Burak meselesi – bir adam. Gerçekleri pat pat karşındakinin suratına çarpan türden. İbo’nun bir de ayarı yok. Yani kırmadan, dökmeden söylemek şurada dursun, olabilecek en kötü şekilde dile getiriyor düşündüklerini. Söyledikleri doğru da olsa bu insanların onu yanlış anlamasına sebep olabilir. Şimdilik sorun değil bu durum fakat Ayda’nın arkadaşlarına olan düşkünlüğüne rağmen İbo’nun Bora’ya bu kadar ters davranması bir süre sonra ikili arasında ufak da olsa sıkıntılara sebep olacaktır.
Bora ve Merve dışında bir de Burak meselemiz var. İş adamısın. Akıllı olman bekleniyor ve karşımıza çıkan manzara şok edici. Bu beyefendi güya özür dilemek için Selin’in evine gitti. Babasıyla aynı masaya oturdu. Semih Bey, konuştukça içimde kelebekler uçtu resmen. Burak’a sağlı sollu düzgün insan olmanın ayrıntılarını anlattı. O anlattıkça ben “Konuş, Semih Bey amcacım!” dedim durdum. Geçtiğimiz haftalarda Selin’in gizemli odasını görmüştük hatırlarsanız. Burak, bu hafta odadan haberdar oldu ve Esen’le yaptıkları anlaşmayı fotoğraflayanın Selin olduğu çıkarımını yaptı. Bakın çok iddialıyım, bu adam taş devrinde yaşasa altı yaşında falan ölürdü. Doğal seleksiyon gereği bu hayata veda ederdi diye düşünüyorum.
Dizinin son anlarında bir of çekmedim değil. Demir, Selin’e güveniyor ve kendisine olan ilgisini fark etmişçesine yarın çok geç olur, dedi. Selin, onun arkasından çevirdiği dolapları daha ne kadar saklar bilmiyorum ama fazla içinde tutamaz görüntüsü verdi, bana. Aslında anlatacak gibiydi de Alara Hanım “aklına dahiyane bir fikir geldi.” diyerek kapıya dayandı. İçimden bir ses, Selin yanlış anlayacak ve çekip gidecek diyor ve pek tabi biz bunu haftaya göreceğiz.
Her Yerde Sen’de bu hafta yine oldukça hareketli, eğlenceli ve sonunda az da olsa romantik bir bölüm izledik. Bildiğiniz gibi dizideki esas konu Selin ve Demir’in tesadüflerle başlayan aşkları, birbirine oldukça zıt iki karakterin bir araya gelişi. Ancak bu çift bir araya geldikten sonra herhangi bir engelleri, çatışmaları yok. Bu bölüme kadar ilişkilerinin ağırdan alınmasının sebebinin de bu engelin olmamasına bağladım. Senaristler, tek bölümde birden fazla engeli koyuverdiler önümüze. Bundan sonra nasıl devam edecek merak ediyorum doğrusu. Bu konudaki düşüncelerimi bir iki bölüm sonra yazmak istiyorum. Tek sahneyle genel bir yargıya varmak eksik yorum yapmama neden olacak.
Yazıma Özdemir Asaf’ın bu güzel dizeleriyle son veriyorum. Haftaya görüşmek üzere.
“Sеn kocаmаn çöllеrdе bir kаlаbаlık gibisin,
Kocаmаn dеnizlеrdе еndеr bir bаlık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir аğlаtır bir güldürür;
Sеn hеm bir hаstаlık hеm dе sаğlık gibisin.”