Yazar: Kerim KARAKAŞ
Emre Şahin’in yazıp yönettiği 40 filmi, vizyona 2011 yılının temmuzunda girmiş. Filmi izlemeden önce, Ali Atay ve Deniz Çakır’ın oynamasına rağmen bu yapımın neden pek duyulmadığını araştırırken 40’ın festival filmi olduğunu öğrendim. 2009 yılında klaketi son defa tıklatan Emre Şahin, filmini vizyona sokabilmek için iki sene beklemiş. Bu bekleyiş makul görülebilir çünkü o sene hem yerli hem yabancı birçok beklenen film vizyona girmiş: Hangover, Sherlock Holmes, Up, Avatar, Harry Potter
Oldum olası ismi sayı olan veya içinde rakam geçen filmlere karşı bir sempatim var. 21 Gram, 23 Numara, Seven gibi filmleri bu yüzden hevesle izledim diyebilirim. 40 filmini görünce de bu sayının gizemini öğrenmek için ekran başına geçtim. Numeroloji ve kadercilik sisteminin öncelediği 40 etrafında bir kurgu oluşturulması bu açıdan beklentimi karşıladı.
Birbiriyle “kader” dışında hiçbir ortak noktası olmayan üç İstanbul mağdurunun yollarının kesişmesi bir çanta para aracılığıyla sağlanmış. Bir mafya ayakçısı, bir hemşire ve bir mültecinin kendi kader daireleri içindeki mücadeleleri arka öyküleriyle birlikte çok güzel yansıtılmış bence. Emre Şahin, önceki çalışmaları belgesel türünde olduğu için olsa gerek, 40 filmine de göz kararı dökü-drama katmış ve yakıştırmış. Özellikle belgeselci yaklaşımın sunduğu “arka İstanbul” gerçeği filme ayrı bir tat katmış. Beyoğlu’nun ara sokakları ve Tarlabaşı’nın zor hayatı oldukça gerçekçi ve bir o kadar da boğucu şekilde gösterilmiş. Varlığı bilinen ama ya reddedilen ya da uzak durulan gerçeklere kamera gözüyle bakabiliyoruz bu sayede.
Godwill ise dünya gündemine oturmuş insan kaçakçılığına duyarlılık için filme yerleştirilmiş sıradan bir Afrikalı izlenimi yaratıyor. Hayata tutunması ve çalışma azmi hem inancına hem de aşk olgusuna odaklanmış. Yardım ettiği bir kadının Godwill’in bütün parasını çalması ve hastaneden bir an önce çıkarılmak istenmesi dışında Godwill’in Afrikalı veya mülteci kimliğinin pek bir etkisi yok as
Deniz Çakır’ın oynadığı Sevda karakteri ise saplantılı ve arayış içindeki mutsuz bir hemşire. Yıllarca mutluluğu aramış, din sistematiğine ayak uydurmaya çalışmış fakat bir türlü kendini bulamamış olan Sevda, numeroloji ve kader bilinciyle hareket etmeye başlıyor. Sevda karakteri diğerlerine göre oldukça havada kalmış ve arkası doldurulamamış aslında. Az önceki hamur benzetmesine gelecek olursak Emre Şahin yumurtayı biraz az koymuş. Deniz Çakır’a oynaması için pek müsaade etmemiş yani. Gayet don
Filmdeki en can sıkıcı nokta “Yok artık!” tesadüfleri. Mesela Metin’in “Deprem mi olacak nedir?” cümlesinden birkaç saat sonra deprem olması, para dolu çantanın (sahneyi defalarca izledim, hala nasıl olduğunu anlayamadım) pencereden Godwill’in önüne düşmesi, Godwill’in Sevda’nın hastanesine
Son olarak film hakkında değinmek istediğim şey müzikleri. Müzikler çok güzel bir ambiyans oluşturmuş. Takdir etmek lazım. Sezen Aksu, Cem Adrian ve Ceza’nın müziklerini yaptığı 40 filminin sonunda neden “Çanakkale Türküsü” çaldı onu anlamadım ama…